Yabancılaşan İnsan
İnsan yeryüzünün en üstün varlığı olmakla birlikte, bir o ölçüde en kompleks ve çok yönlü bilinmeyenlerle doludur. Yaşadığımız dünyanın onulmaz sorunlarıyla yüklü olmanın özelliklerini taşıdığı sürece insan; hem bilinen, görünen, varlığı kavranabilen bir canlı; hem de varlığın ötesinde aklın egemen olamayacağı karmaşık tutku, eğilim ve saiklerin gizil belirtilerine haiz bir yapı oluşturur. İnsan, insan olalı beri her zaman bu özellikleriyle var olagelmiştir. Niçin varız? Neden varız? Bu sorular zihnimizi sarmaladıkça tutkularımız, ideallerimiz, çabalarımız belli amaçlara yönelik olmakta süre gider. Yapısal bozuklukları özünde taşıyan kişi, varlığının temel nedenlerini kavramakta da acz içinde kalır. Kendi iç dünyasında dengeli olmamak, yalnızca kişinin iradi rotasyonlarına bağlı değildir. Çevresel etkiler, özel girişimler, doyurulmayan istem ve arzular hep bir yerde kendini mutlak olarak gösterir. Bireyin öznel dünyasındaki her açılım, doğanın tekdüze, yalınkat evreninden ötelere kayma gösterir. Fizikötesi kurguların deryalarında kulaç atmak, her ide sahibi insanın bazen başlıca tutkusu ya da hazzı haline gelir. Yaşadığı sürece realitelere yabancı, hoşgörü estetiğinin doğasına aykırı olgunlaşma sürecini tamamlamamış bireyler toplumsal edinimlerin tutsağı olmaktan kendilerini sıyıramazlar. Tüm bu olgular, bireyi varlığının dışına çıkarır; var olmanın gizil evrenine kaydırır.
Bilal Aksoy
2 Kasım 1983/Antalya