Teres Sözü Üzerine
Bilal Aksoy
12 Nisan 2016/Ankara
Halkımızın günlük dilde kullandığı öyle sözler vardır ki, hangi dile ait oldukları, hangi tarihsel bağlantılara haiz oldukları henüz belirlenememiştir. Teres sözü de bunlardan biridir. Bu gibi sözler mevcut kaynaklarca yine farklı bir karşılıkta dile getirilmektedir. Bir zamanlar bir sözlükte teres karşılığında belirtilen ahlak dışı kaba bir sözün, başkaları tarafından da irdelenmeksizin olduğu gibi aktarıldığı anlaşılmaktadır.
Doğrusu bu sözü irdelemeye başladığımda çok yönlü varsayımları akla getirdim. O arada Trak krallarına dek iz sürdüm. Bilindiği üzere Trak Krallığı’nı kuran I.Teres’tir (İÖ.470-440). Bu devletin yönetim erkinde II.Teres ve III.Teres adlı krallar da bulunmaktadır. Traklar, devlet yönetimlerinde Pers yönetim modelini esas almışlardı. Merkeze bağlı eyaletler ve bu eyaletlerin yöneticileri bulunuyordu. Bu durum Perslerin satraplık sistemine benziyordu. Konuştukları Trakça Hind-Avrupa dillerindendi. Tekirdağ yakınlarındaki bir antik kent öreninde kral Kersepleptes’in oğlu Teres’e ait olan bir anıt mezar yer almaktadır. I.Teres’in komşu halklarla – o arada Perslerle – yaptığı savaşlardaki entrikaları nedeniyle Teres adının bir lakap olması da mümkündür. Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü”nde (Remzi Kitabevi, 19.basım 2011 İstanbul ; sh.13) aktarılan bir Atina efsanesinde kral Teres’le ilgili etik olmayan ifadeler yer almaktadır. Latin kaynaklarında I.Tereus diye anılmaktadır. Bu krala izafeten altın maskeler ve sikkeler bulunmaktadır. Önceleri teres sözünün söz konusu Trak krallarının adından kaynaklanmış olabileceğini sanmıştım. Teres sözüne sözlüklerdeki etik olmayan karşılık; yukarıdaki Atina efsanesindeki mesnedi tartışmalı iddialarla ilişkili gibi görünmektedir. Bununla birlikte, bu ilişkiyi destekleyecek – ikna edici – deliller henüz mevcut değildir. Aynı şekilde, Trak kralları olan Teres’lerin ‘korkak, ürkek’ karşılığındaki teres sözüyle irtibatını destekleyecek bilgiler de henüz mevcut değildir.
Oysa, sonraları teres sözünün Farsça tersiden (korkmak) ve Kürtçe tırsin (korkmak) yüklemleriyle ilişkili olduğu kanısına vardım. Farsçada ters ve Kürtçede tırs ‘korku’ demektir. Son yıllarda gençlik argosunda yer eden tırstı (=korktu) ifadesi Kürtçe tırs (korku) sözünden kaynaklanmıştır. Buna mukabil, Farsçada ters (=korku), terse (kuruntu kurmak hassası), tersa (korkucu, korkak), tersaniden (korkutmak), tersevi (korkaklık) gibi korku ile ilgili sözler ve yüklemler bulunmaktadır. Farsça ile komşu dil olan Kürtçede tırsok/tırsonek (korkak), bêtırs (korkusuz), tırsehêz (korkunç), tırsandın (korkutmak) gibi söz ve yüklemlerin varlığını da belirlemekteyiz. Farsçadaki sözlerle ilgili olarak bkz. Ziya Şükûn: Ferhengi Ziya/ Gencinei Güftar (Farsça-Türkçe Lûgat), Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1984, C.I, sh.574-576; İbrahim Olgun-Cemşit Drahşan, Türkçe-Farsça Sözlük, Elhan Kitabevi, Ankara, sh.217-218. Bu bağlamda, Anadolu Türkçesinde kullanılan teres sözünün yukarıda belirttiğim Farsça ve Kürtçe sözlerden kaynaklandığı kanısındayım.
Türkiye’de etimoloji araştırmacılarının önde gelenlerinden TDK eski başkanlarından Prof.Dr.Hasan Eren’in yazdığı “Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü” (1999 Ankara) adlı kitabın 404. sayfasında teres karşılığında kaba ve küfür olarak kullanılan bir söz yazılmıştır ki, aslında Kürtler ‘teres’i bu sözden ayrı ve farklı anlamda telaffuz etmektedirler. Hasan Eren, 1930’lu yıllarda Budapeşte Üniversitesinde Macar asıllı ünlü Türkolog Gyula Németh ile Lajos Fekete’nin öğrencisi idi. Bulgarca, Türkçe, Macarca, Moğolca, Rusça ve Fransızca bildiği söylenen Hasan Eren’in, teres sözünün kökenini belirtmemesini Yakın Doğu Dilleriyle yoğun bir irtibata haiz olmayışına bağlamak mümkündür. Teres sözü Kürtçede ‘haksızlığa ve hukuksuzluğa’ tepki göstermeyen ‘ürkek, pısırık ve korkak’ karşılığında belirtilmektedir. Hasan Eren, adı geçen kitabında teres sözü için: “Kökenini bilmiyoruz. Kürtçede de teres olarak geçer. Arapçada da kullanılır” demektedir. Oysa, Farsça ve Kürtçedeki korku ile ilgili sözler incelendiğinde teres sözünün kökeninin adı geçen komşu dillerde aranması gerektiği anlaşılacaktır. Bununla birlikte, Eren’in TDK kütüphanesine oldukça fazla etimoloji sözlükleri kazandırdığını, 1980’li ve 1990’lı yıllarda söz konusu kaynaklardan yararlanan biri olarak bu durumu yakından gözlemlemiştim. Öte yandan, son yıllarda etimoloji çalışmalarıyla da bilinen Sevan Nişanyan’ın “Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü” (Ekim 2002 İstanbul) adlı kitabının 443. sayfasında teres sözü karşılığında soru işareti bırakıp anlam ve kökeni belirtmemiştir. Nişanyan’ın, teres sözüne karşılık olarak sözlüklerdeki yanlış ifadeleri tekrarlamaktansa yazmaması yerinde bir davranış sayılabilir. TDK “Derleme Sözlüğü”nde (Ek-1, 1982 Ankara, sh. 4753) teres sözü : “1. Ters, sinirli kimse (Hayati, Erbaa-Tokat; Güdül-Ankara), 2. Kötü huylu erkek (Niğde, Ordu, Kırşehir)” ifadeleri yer almaktadır. İlhan Ayverdi, “Misalli Büyük Türkçe Sözlük” ( Kasım 2011 İstanbul) adlı örneksel açıdan hacimli sözlüğünde teres sözü karşılığında “Kökü belli değildir” demektedir. Ayrıca, aynı yerde diğer sözlüklerdeki kaba küfür içeren karşılık yazılarak, bu yanlış ifade önceki bir sözlükten olduğu gibi yapılan bir aktarımdan ibarettir. Bunlardan önceleri, Hayat yayınları arasında İstanbul’da yayımlanan Şevket Rado’nun “Hayat Büyük Türk Sözlüğü” nün (tarih yok) 1165. sayfasında teres sözü karşılığında kelime kökeni belirtilmeksizin bilinen kaba küfür ihtiva eden söz yazılmıştır. Şevket Rado’dan sonraki sözlüklerin onun kaynağını esas aldıkları anlaşılmaktadır. Şevket Rado’nun da kendisinden önceki kaynaklardan olduğu gibi aktarmış olması mümkündür. TDK yayınlarından “Türkçe Sözlük”ün 1998 yılı baskısında teres sözü kaba küfür ihtiva eden bir sözle karşılanmış. Önceki Türkçe sözlüklerden yapılan yanlış bir aktarım bu sözlükte de yer almıştır. Çünkü, yine TDK yayınlarından olan “Derleme Sözlüğü”nde teres karşılığında aynı kaba söz bulunmamakla birlikte, başka yanlış karşılıklar yer alabilmiştir. Bu bağlamda, Anadolu’nun farklı yörelerinde bir sözün gerçek karşılığının dışında ifadeler kullanılabilmektedir. Bu nedenle, anlam kaymalarının gerçekleştiği görülmektedir. Türkçe sözlüklerdeki bu yanlış belirleme ve aktarımlar öyle anlaşılıyor ki, bir kısım Kürtçe sözlüklere de intikal etmiştir. Oysa, Kürtler teres sözünü ‘ürkek, korkak; haksızlık ve hukuksuzluklara karşı durmayan’ dışında başka bir anlamda ifade etmemektedirler.
Bu yöndeki incelemelerimle yazının başlığında belirtilen sözün kökenini belirlerken, bu sözün doğru karşılığını benim ifade ettiğim gibi belirten bir sözlüğün var olduğunu; bir Osmanlı aydını tarafından yazılan bu sözlüğü 1978’de Türkçe olarak yayımlandığında görüp incelemiştim. 1800’lü yılların sonlarına doğru Bitlis’in Modkan (>Mutki) kazasında kaymakamlık görevini ifa eden Osmanlı devlet ve ilim adamı, Meclis-i Mebusan üyesi Yusuf Ziyâ el-Hâlidî, 1310(1894)’da “el-Hediyyetü’l-Hamidiyye fi’l Lugati’l Kurdiyye” adlı Arapça yazdığı Kürtçe–Arapça lûgatinde teres sözünü korkak karşılığında belirtmiştir. Mutki kaymakamlığı süresinde hazırlanan bu kitap, 5452 kelimeyi kapsayan bir Kürtçe–Arapça sözlük niteliğindedir. Bu sözlük Mehmet Emin Bozarslan tarafından yeniden düzenlenerek Arapçadan Türkçeye çevrilerek 1978 yılında İstanbul’da “Kürtçe-Türkçe Sözlük” adıyla yayım lanmıştır. Halid bin Velid ailesinden Kudüslü Yusuf Ziyâ el-Hâlidî için bkz. Diyanet İşleri Başkanlığı: İslam Ansiklopedisi; Mehmet Suat Mertoğlu: Yusuf Ziyâ el-Hâlidî (1842-1906) md. Cilt:44; sayfa33. Yusuf Ziyâ el-Hâlidî, Viyana Doğu Dilleri Okulu’nda Arapça uzmanı idi; Arapça, Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Fransızca‘yı biliyordu.
Ünlü halk ozanı Aşık Dertli’nin (1772,Bolu-1846,Ankara) yazmış olduğu “Şeytan bunun neresinde” başlıklı şiirinin 5.kıtası şöyledir: “Dut ağacından teknesi/Kirişten bağlı perdesi/Behey insanın teresi/Şeytan bunun neresinde.” Bu dörtlükten de anlaşılacağı üzere teres sözü ‘ürken, korkan’ karşılığında dile getirilmiştir; birçok sözlükte yazıldığı gibi küfür sayılan bir anlam ifade etmemektedir. Önüne gelen, bu coğrafyada kelimeleri ters yüz etmiş; böylece de sözlüklerde bir karışıklığa yol açmışlardır. Sözlük yazanlar, sadece başka sözlüklere bakarak sonuca ulaşmamalıdır. Araştırarak, inceleyerek doğruların limanına demir atmalıdırlar. Yoksa, emek harcamadan, başkalarının güvenilmez bilgilerinden derleyerek tekrarın tekrarını yapmak itibarlı bir çaba olmasa gerektir.