Kızılırmak Adı Üzerine

    Anadolu’nun en uzun ırmağıdır. Bizanslılar döneminde bu nehrin adı Yunanca Halys (tuzlu) olarak biliniyordu. Kızılırmak‘ın kırmızıya çalar bir rengi bulunduğundan dolayı Hititler döneminde bu nehre nâr Dır (= Kızıl ırmak) deniyordu. Hititler ile ilgili metinleri incelediğimde gerçekten de Hititçe nâr (nehir), dır (kırmızı, kızıl) sözcükleriyle karşılaştım. Bu nedenle, günümüzde kullanılan Kızılırmak adı, Hititlerin dört bin yıl önce bu ırmağa kendi dillerinde nâr Dır (Kızıl ırmak) demelerine dayanmaktadır. Hititçe nâr (nehir, ırmak) ve Akkadca nahru sözcükleri Arapçada nahr biçimiyle günümüzdeki nehir sözcüğüne yol açmıştır. Buna karşılık r/l değişimi sonucu Kürtçede nahal (dere) biçimiyle bir bağlantının olduğunu sanıyorum. Hititçe dır (kızıl, kırmızı) sözcüğüyle Kürtçe sur/sor (kırmızı) sözcüğünün kökensel ortaklığa dayanma olasılığı bir yana yürek/kalp karşılığındaki Farsça dil ve Kürtçe dıl sözcükleri kalbin kırmızı rengine istinaden Hititçedeki dır (kırmızı) ile ilişkisi olabilir. Burada da r/l değişimi gerçekleşmiştir. Kızıl sözcüğü tıpkı al (kırmızı) gibi Eski Türkçe kökenlidir. Eski Türklerde şahıs adları arasında Kızıl adıyla da karşılaşmaktayız. Öte yandan, kırmızı, Fes’in boyandığı Kermes köyünün adı nedeniyle Arapçada kermesî (Kermes köyüne özgü) şeklinde yerleşmiş, bu sözcük de günümüzdeki kırmızıya dönüşmüştür. Çünkü, Arapçada kırmızı karşılığında ‘ahmar’ sözcüğü ifade ediliyordu. Cumhuriyet öncesi dönemdeki Hilal-i Ahmer (Kızıl Ay) teşkilatının adını bu açıdan örnekleyebiliriz. Sumerce su (kırmızı) sözcüğü Kürtçede sur (kırmızı) biçimini almıştır. Akkadcada sumu/samu, ‘kırmızı’ karşılığında kullanılmıştır. Bu açıdan, Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı – Kızılkale adıyla da bilinen – Dırban köyünün adındaki dır ön ekinin Hititçe dır (kırmızı, kızıl) sözcüğüyle ilişkili olabileceği de akla gelmektedir. Dırban köyünün topoğrafik yapısının uygunluğu açısından Kürtçedeki dır (dağ yarması) sözcüğüne istinaden Dırban adının verilmiş olabileceğini varsaymakla birlikte, bu büyük köyün çok önceleri de Kızılkale adıyla da anıldığı bilinmektedir. Bu bağlamda, Dırban adındaki dır ön ekinin (Hititçe dır: kızıl),  bu yörenin toprağının kızıl rengiyle örtüşmesi dikkati çekmektedir. Nitekim, Dırban adının ‘dır:kızıl; ban: kale, kaya’ karşılığına uygun adı Kızılkale şekliyle de yaygın olarak kullanılmaktadır. Öte yandan, bu durumun bir rastlantı olabileceği de düşünülebilir. 

 

Bilal  Aksoy     

2000 / Bodrum