Kendini Bırakmışlık
Düzensizlik kimilerinin özel yaşamının bir parçası haline gelmiştir. Bir bakarsınız oturduğu odada giysilerini sağa sola savurmuş, çoraplar bir yanda, ayakkabılar atılıvermiş başka bir yere… Kitaplarını ve daha bir çok özel eşyalarını darmadağın etmiş… Yüzeysel bir bakışla bu duruma kızmamanız elde değil. Nedir bu Allah aşkına? diye uyardığınızda : “Amaaan! Ne olmuş yani? Çok mu önemli?” karşılığını alırsanız hiç şaşmayınız. Onların günlük tutumları budur.
Bu gibiler her şeyi oluruna bırakmayı yeğlerler. Çevreleri düzenli değilmiş, giysileri savruluymuş, saçları taralı değilmiş; onlarca önemi yoktur bu durumların. Siz dilediğiniz kadar uyarmaya kalkınız, sonuç yine de değişmez.
Çevremize şöyle bir baktığımızda her boydan ve her soydan insan olabildiği gibi, her huydan olanı da vardır. Bunlar özellikle yaşamın doğal akışına kendilerini kaptırıp giderler. Hele bir de fizyolojik gereksinimlerini karşılayabiliyorlar mı? Değme keyfine! Bilimin, kültürün, toplumsal ahlakın onlarca değeri olamaz. Çağdaş uygarlıktan payını almadıkları gibi, toplumsal ilişkilerde insani yönün de onlara göre bir anlamı yoktur. Gününü gün edebiliyorlar mı? O zaman bir sorunları yoktur.
İnsanoğlunun kimi kesimleri yıllar yılı saplantılar peşinde koşturup durmuşlar. Doğaüstü eğilim mensuplarından tutun da, hippilik taraftarlarına dek bir kendini bırakmışlık egemen olmuştur düşünce ve davranışlarına. İlgi çeken garip davranışlarıyla, tutumlarıyla ve tutkularıyla uzunca bir süre içinde yaşadıkları toplumun tepkilerini çekmişlerdir üzerlerine.. Yadırgamamak olanak dışı. Serüven tutkunu bu insanlar sımsıkı bağlandıkları inançlarıyla ya da inançsızlıklarıyla dünya sorunlarından kendilerini yalıtlayacaklarını sanıp durmuşlardır.
Oysa, dünya sorunlarına çözümler aramak, ciddi çabaları gerektirmektedir. Yoksa, kendini boşluklar alemine salıvermek, bir çeşit toplum dışına çıkma istemleri sonuç alınamayacak eğilimlerdir. Toplumsal sorunlara gerçekçi çözümler aramayı bir yana itip, belki bir süre hayallerle avunabilirler; ama her defasında yine kendilerini bunalımda görebilirler. Çünkü, böylesine ayakları yere basmayan çözüm yolları özünde çözümsüzlüktür; kişinin kendini bir süre için de olsa uyuşturma isteğidir.
Bilal Aksoy
26 Ekim 1983/Antalya