Hukukun Üstünlüğü
Bir toplumda hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku egemen kılınırsa toplumsal çark paslanır; işlemez hale gelir. Hukuku egemen kılan mekanizmalar devreden çıkarılır ya da göz ardı edilirse toplumsal huzur bozulur; bireylerin uyumu ve uzlaşımı yara alır, iç güven ortamı güçleşir.
Yalnızca devletle birey ilişkilerinde değil, bireyin bireyle olan iletişiminin medeni zeminlerde gelişmesi açısından da hukukun işlevi yadsınamaz reel bir olgudur. Her şeyi kendi çıkarlarımız açısından düzenlemeye, uyarlamaya kalkışırsak; bizlere, kural ve kaideleri göz ardı etme, giderek öteleme yolları açılır. Bu tür etik olmayan yönlere sapanlar; tarihin yargısal sürecinden kendilerini sıyıramazlar.
Bir tek kendi bildikleri doğru sayılsın isteyenler, azıcık objektif eleştirilere dahi tahammül edemeyenler; kendilerinin ve günübirlik çıkarlarının ötesini görmek istemeyenler bir toplumda çoğunluğu oluştursalar bile bu onların haklı olduğunu göstermez.
Hak ve hukuku temsil eden kimseleri çoğunluk psikozunun manevi baskısı altına almak dürüst bir tavır olarak görülmemelidir. Öyle ki, tarihte nice edepsiz çoğunluklar hakka taraf insanların yücelen saygınlıkları önünde diz çökmek zorunda kalmışlardır.
İş hayatında, komşuluk ilişkilerinde ya da toplumsal yaşamın farklı alanlarında, empati yapmayı adeta zul kabul edenlerin arkadaşlıklarından da, komşuluklarından da söz edilemez; dostluklarından hiç söz edilemez.
Kendilerini herkesten akıllı ve uyanık sananlar ; başkalarını saf ve budala olarak varsayanlar birçok zaman kendi kurdukları entrikaların bataklıklarına saplanıverirler. Tarih, bizlere insan ilişkilerinde işine geldiği gibi davrananların değil; sorumluluk duygularıyla hareket edip üzerlerine düşen etik ve insani görevleri dikkate alanların saygınlık gördüklerini ve yüceldiklerini öğretmektedir.
Bir süreliğine de olsa, hakkı ve adaleti temsil edenlerin yenik sayıldıkları ve menfaatperestlerin galip görüldükleri bir sahte arenanın kumları denizlerin engin sularında dağılıp gidecektir.
Bizi biz yapan değerleri, toplumsal etiği gereksiz bir lüks olarak öteleyenler yarın hakkın divanında insanlık cenahından ötelenmiş olacaklardır. Bugünü, meşru olmayan yollardan kurtarmaya çabalayanların, kayda değmez günlük menfaatleri açısından başkalarına yönelenlerin; bir de bu hukuk dışı edinimlerini yakın çevrelerine onaylatmak isteyenlerin gafil ve acınacak durumları içler acısı olmaktan öte trajikomik bir görünüm arz etmektedir.
Tüm mevzuat şekilleri, insanları barış içinde bir arada tutma ve hiyerarşilerine, insani rabıtalarına işlerlik kazandırmak içindir. Kurumlar, kuruluşlar, sosyal gruplar, dernekler, partiler, sivil toplum kuruluşları bütünüyle birer unsuru bulundukları toplumsal yapının hukuk sistemine itaat etmekle mükelleftirler. Bu sistemin eleştirilecek yanları varsa; bu görevler uygarca ifade özgürlüğüne istinaden yapılmalıdır. Bununla birlikte, bu eleştiriler bireylerin bir arada yaşama uzlaşımlarını görmezlikten gelmemelidir.
Toplumsal kurumlar yurttaşların iş ve işlemlerini zorlaştırmamalı; onları birbirine düşürücü yol ve yöntemlerden sakınmalıdırlar. Kurumlar yayımladıkları yönetmeliklere, genelgelere ve kendilerinin belirledikleri olmazsa olmazlara bizzat kendileri uymazlık etmemelidirler. Yasa ve yönetmelikler dışına çıkanları da himaye edici tutarsızlıklara, güvensizliklere yönelmemelidirler. Yoksa, yurttaşların o kurumlara güvenleri nasıl oluşturulabilir.
Bir toplumda herkes “bildiğini okur”sa, o toplumun iç ahengi zedelenir; örselenen bir sosyal yapının varlığını idame ettirme süreci olağan dışı bir yönelim içinde kesintilere uğrayıp, zamanla dumura uğrama durumuyla karşı karşıya kalır.
Toplumun bireyleri iktidar muhalefet cenderesine sıkıştırılamaz. Gözü kapalı tarafgir tutum ve tavırlar; doğruya doğru, eğriye eğri deme cürretini izale etmiş olacaktır. Birey özgür iradesiyle davranmadığında; işlevini yitirmekte, pasivize edilmekte ve giderek suçluların, kanun çiğneyicilerin himaye edildikleri sözde toplum modeli oluşturulmuş olur.
Uygar bir toplumda her türden fikrin savunulması özgür olmaya devam etmelidir. Fikirler, cebren başkalarına empoze edilmeye başlandığında gerekli önlemler alınmalı; suç fiiline yönelimler yasal pencereden izlenmeli ve gözlenmelidir. Statüsü, görevi, mesleği ne olursa olsun her bireyin – uymakla yükümlü olduğu – yasalar karşısındaki aymazlığı asla tolere edilmemelidir.
Bilal Aksoy
08.09.2014 / Çeşme