Kitaplara Dair

    Kitaplar için neler söylense de azdır. Görmeyen göze ışık, açılmayan ağza dil veren onlardır. İnsan beyninin susadığı tek şey onlardır. Çağlar geçse de değerine değer katan onlardır. Ve yine onlardır bizlere insan gibi yaşamayı ve yaşatmayı kavratan; her şeyin ardı sıra gözü kapalı gitmemeyi öğreten.

    Kitap okumak da bir alışkanlık işidir. Bu alışkanlık insana en büyük hazzı sağlar. İnsan yaşadığı sürece en çok kitaplarla dost olabilir. Üstelik, bizlerden yüz çevirmeyecek dostlardır onlar.  Bu dostluk, bir gereksemenin  ve tutkunun ürünüdür.  Bana kalırsa,  sağlıklı ve mutlu yaşamak isteyen her insan; sigara, alkol, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklar yerine kitap okuma, okuduklarını gezilerle pekiştirmeyi yeğlemelidir. Bilgisel düzeyde kendisine bir şeyler katacak insanlarla söyleşide bulunmalı, bu açıdan zihnine güç katmalıdır. O nedenle, bir insanın kültürü daha çok tuttuğu takımdan, beğendiği artist ya da aktristen, yaptığı mücevher koleksiyonlarından ziyade okuduğu kitaplardaki bilgilerle ve bu bilgileri yaşantısına kılavuz edinmekle ölçülür.

    Oysa, kültürel gelişmişlik düzeyi yetersiz olan toplumlarda kültürel uğraşılara en az zaman ayıran bireylerin ukalalıkları da doğrusu çekilmez hale gelir. Bir toplumda bireylerin sermaye birikimleri   onların kafalarında bilgi birikimine her zaman yol açmayabilir. Oysa, devleti yöneten iktidar erkinin de bu konuda  yurttaşlarına özendirici davranması gerekmektedir. Söz gelimi, her ay belirli bir miktar üzerinden kültürel  alandaki harcamaları finanse edebilir. Bunun da belgesi hiç şüphesiz harcama fişleridir. Bu tür bir uygulama hem piyasaya  hem de yurttaşların zihinsel kapasitelerine bir katkı sağlayacaktır.

    En kaliteli kitaplar yazarlarının hazırlarken en fazla emek harcadıkları kitaplardır. Emek ürünü olmayan, çağ dışı safsatalarla bezenmiş ya da insanlığı felaketlere sürükleyecek açıklamalarla oyalanmamak uygun olur. Bilgi hırsızlığına karşı durmak için başkalarının özgün belirlemelerini kaynak göstermek gerekir.  Bu konulardaki mevzuat da haksızdan değil haklıdan yana olmak üzere düzenlenmelidir.

    Kitaplara bigâne kalmak zihinsel gelişmenin önünde engel oluşturmaktadır.  Bu nedenledir ki, “Yabani uluslar dışında her ülke kitaplarla yönetilir” demektedir Voltaire.  Bu yönüyle, Edward  Bulwer-Lytton da Voltaire’den geride kalmıyor: “Yasalar ölür, kitaplar ölmez” sözüyle. Doğrusu güzel sözler söyleme sanatında Montaigne’nı hiç unutmam. Bu nedenle, “Ben kitaplarımı yaratmadan önce kitaplarım beni yarattılar” derken onu hep haklı bulmuşumdur. O arada bir de Seneca’ya kulak vermek gerekir: “Kitapsız yaşamak; kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.”  Nedense en değerli kaynak  popülaritesi en az olan kitaplardır. George Orson Welles de bunu doğrulamaktadır: “Okunması gereken kitaplar az okunur” derken.  Ovidius ise gençliği kitaplarla buluşturmanın önemini şu sözüyle vurgulamaktadır: “Gençliğini kitaplarla beslemeyen ulusların sonu acıdır.” Dünyada kültürel çabalara tarih boyunca ev sahipliği yapan Hollandalıların bir  atasözünde : “Kitap, sağırlara seslenen dilsiz dostlardır” denmektedir.  Bir de Çinlilerin o bilinen atasözünü hatırlayalım: “Kitapsız büyüyen çocuk susuz yetişen fidana benzer.” Sözlerimi, Franz Kafka’nın o çok beğendiğim sözüyle bitirmek istiyorum: “Kitap, içimizdeki donmuş denizin buzlarını kırmaya yarayan bir gereçtir.”

 

Bilal  Aksoy

Ağustos 1983/Antalya