Dersim Adının Kökeni ve Dersim’in Konumu Üzerine
Tarihsel Bir Yolculuk

    Bilal  Aksoy             

26 Haziran 2019        

       İlk Çağdan itibaren bu yer adının dönüşüm süreçleri incelenince etrafındaki sislerin de dağılmaya yüz tuttuğu görülecektir. Kırk yılı aşkın bir süredir Dersim adının kökeni ile ilgili olarak yaptığım incelemeler sonucu Dersim adının Tercan adıyla bağlantılı olduğunu, Tercan adının ise çok önceleri Darcan/Darçan/Dercan gibi farklı versiyonlarıyla ifade edildiğini gözlemlemekteyim. İsa’dan önceki yıllarda Kuzeybatı İran halklarının yaşadığı bir coğrafya olan Dersim yöresi, yoğunlukla bu halklar tarafından adlandırılmıştır. Dersim adına köken oluşturan Derçan adı da bunlardandır. Söz konusu halkların kendi dillerinde bu bölgenin bir kısım yerlerini birtakım adlarla ifade ettikleri anlaşılmaktadır. Bu açıdan, Yukarı Fırat bölgesinde Tercan (Dercan), Mercan (Tercan’a bağlı), Erzincan, Kzucan (Pülümür) ve Gercan/is (Refahiye), Bulucan (Zara’ya bağlı) gibi yer adlarıyla karşılaşılmaktadır. Bunların yanı sıra, Çan, Canik vb adlar da bulunmaktadır. Bu yer adlarındaki can, çan eklerinin ‘çanaksı, çukurumsu’ yerleri dile getirdiği görüşündeyim. Yukarıda sıraladığım yerlerin merkezleri de aynı topoğrafik yapıya sahiptirler. Tercan’ın bulunduğu mevki çanaksı bir görünüme sahiptir. Medlerin ve ardılı olan Aryen halkların söz konusu yörede topoğrafik yapılarına özgü olarak bu yer adlarını kullanmış oldukları kanısındayım. Bir zamanlar bugünkü Tercan’a Darcan ya da Dercan dediklerini, bu adların da Eski Yunanlılar tarafından Derxen şeklinde belirtildiğini gözlemlemekteyim. Çünkü, Yunancada c/ç sesi bulunmadığından bunun yerine x harfi ikame edilmiştir. Derxen adı da en evvel milladın ilk yüzyılında yaşamış olan Amasya’lı coğrafyacı ve tarihçi Strabon tarafından kullanılmıştır. İlk Çağın önde gelen tarihsel coğrafyacısı Strabon (İÖ.64-İS.24), “Geographia” adlı kitabında ‘Küçük Armenia’daki Derxene yöresinden söz etmektedir. Fransız coğrafyacı Amédée Tardieu (1822-1893) tarafından Yunancadan Fransızcaya çevrilen Strabon’un eseri, Derxene’den ilk söz eden kaynaklardan biridir.1 Strabon’dan başka Plinius (İS.23-İS.79) da Derxène’den bahsetmiştir. M. Ajasson de Grandsage tarafından Fransızcaya tercüme edilen Plinius’un Histoire Naturelle (=Doğa Tarihi) adlı kitabında Derxène’nin bir Ermeni eyaleti olduğundan söz edilmektedir.2

       İS. II. yüzyılda yaşayan Yunan coğrafyacı ve astronom Kladios Ptolemaios, “Geographia” adlı eserinde bugünkü Dersim dolaylarını Daranissa adıyla anmaktadır.3 İslam kaynaklarınca Batlamyus adıyla ünlenen Ptolemaios’un adı geçen kitabı Alman Prof. Karl Friedrich August Nobbe (1791-1878) tarafından Lipsiae (Leipzig) kentinde 1843’de Latince olarak yayımlanmıştır. Ptolemaios’a ait olan Geographia kitabı daha önce, 1838’de Almanya’nın Essendiae (Essen) kentinde yayımlanmıştı. Belirtilen eserin Essendiae baskısında Dersim ve çevresindeki kantonlardan olan Daranissa, Sophene, Obordene ve Acilisene’den söz edilmektedir.4 Çeşitli yazarlarca yazılıp 1873’te Londra’da yayımlanan Yunan ve Roma coğrafyasına dair bir sözlükte Derxene’ye ve onun bir başka telaffuz şekli olan Xerxene’ye dair kısa belirlemeler yapılmaktadır.5  Fransız bilgin Théodore Reinach (1860- 1928), Pontos kralı Mithridat ile ilgili kitabında, Doğu Fırat’ı Taronitide, Fırat’ın her iki kolu arasındaki bir yöreyi Acilisene, Batı Fırat dolaylarını Carenitide ve Derxène olarak belirtmektedir. Ayrıca, Sophène, Anzitène, Anzanène, Odomantide kantonlarından da söz edilmektedir.6 Auguste Carrière de XIX. yüzyılın sonunda Derdjan’ı eski bir haritada Derxène ile birleştirmektedir.7 Georges Cousin, 1906 yılında yayımladığı İlk Çağ coğrafyası üzerine incelemeleri içeren çalışmasında Derxene adına değinmekte ve Derxene’yi “Terdjan” (=Tercan) ile ilişkilendirmektedir.8 Fransız Doğu bilimci, Société Asiatique kurucularından Journal Asiatique dergisinin yöneticisi Antoine- Jean Saint -Martin (1791-1832), Ermenistan üzerine coğrafik ve tarihi anılar adıyla iki ciltlik kitabını 1818-1819 yıllarında yayımladı. Adı geçen yazar bu kitabında “Derxène” yöresinden de bahsetmektedir.9 Moskova Bilimler Akademisi üyesi, Saint Petersburg Üniversitesi ve Moskova Doğu Dilleri Okulu ile Brüksel Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapan; Ermenice dışında Rusça, Gürcüce Fransızca, Yunanca ve Latince bilen filolog, Bizantolog Prof.Nicholas Adontz (1871-1942) da Derxène yöresi adının Ermenicede Der-Jan diye ifade edildiğini aktarmaktadır. Adontz, Der-Jan’ın bugünkü Tercan ilçesinin adıyla bağlantılı olduğu kanısındadır. Adontz, ayrıca, Der-Jan adının Arapça ve Farsça aracılığıyla Dersim adına dönüştürüldüğü öne sürmektedir.10

       Fransız filolog ve tarihçi Prof. Louis Duchesne (1843-1922), eski kilise tarihine ilişkin yayımladığı çalışmasında “…le canton de Terdjan (Derxène)” derken Tercan ile Derxène adlarını ilişkili saymakta ve bu adların bir kanton (=eyalet) adı olarak ifade edildiğini dile getirmektedir.11 Çok sayıda uzmanın katılımıyla Georg Wissowa tarafından hazırlanan bir ansiklopedik çalışmada da Derdjan (Derxene) kantonunun Ermeni yöresi oluşuna değinilmektedir.12 Joseph Sandalgian 1917’de Roma’da yayımladığı iki ciltlik bir eserinde Derxène ile ilgili bir takım bilgiler aktarmaktadır.13  Dr. Guill Freund, Latin Dilinin Büyük Sözlüğü’ adını taşıyan kitabında Strabon ve Plinius’a atıfta bulunarak Derxene yöresine değinmektedir. 14 Sir William Smith (1813-1893), Strabon ve Plinius’un Derxene üzerine yazdıklarını da kaynak göstererek Dexene yöresine dair kısa da olsa bilgi vermektedir. 15 M. Bruzen La Martiniere, Büyük Coğrafik ve Eleştirel Sözlük’te Strabon ve Plinius’u da kaynak göstererek Derxene yöresini tanıtmaktadır. Bu sözlükte Derxene ayrı bir başlık maddesi olarak yer almıştır.16 Jacques de Morgan (1857-1924), Akilisene kantonunu Kommagene’nin kuzey kesimine, Derxene’yi ise Yukarı Batı Fırat yöresine lokalize etmektedir.17  Yukarı Fırat Bölgesinin Part (Arsak), Roma, Araks ve Pontus ilişkileri sürecini açıklarken yıllar öncesinde Derksen (Tercan yöresi ve kısmen bugünkü Tunceli), Akilisen (Güney ve Batı Tunceli), Anzit (Güney Elazığ) ve Sofen (Sophene krallığı; Tunceli ve Elazığ) kantonlarının coğrafik konumlarını belirtmiştim.18 Ayrıca, şu tespitlerde de bulunmuştum: “…bugünkü Tercan ilçesini de kapsayacak ölçüde bir kanton adı olduğunu sandığımız ‘Derxène (Derksen) adıyla karşılaşmaktayız.”19 “Fakat, bize öyle geliyor ki, eski çağlarda Tercan’ı da kapsayacak şekilde ifade edilen Derksen (Derxène) ile Dersim adları arasında bir ilişki söz konusudur.”20 Yıllar sonra bir dergide Dersim adına ilişkin bir incelememde: “Dersim adının, çok eski çağlarda bugünkü Erzincan’ın Tercan ilçesinin İlk Çağda taşıdığı Derksen adına dayandığı görüşündeyim. (…) Bu aşiretlerin dinsel merkezleri önceleri Tercan ve çevresinde olduğu için, Tercan’ın tarihteki eski adı olan Derksen’den bozulma Dersim adıyla anılmışlardır” diye yazmıştım.21

       İlk Çağda Artaksias Derksen/Derzen (Tercan) dolaylarını zapt etti. Sofene, Akilisene ve Anzitene kantonlarını da işgal eden Artaksias, buralara yerleşti.22 İlk Çağda Strabon, Pontos döneminde Ermenilerin, Yukarı Fırat Bölgesi’nin bir yöresi olan Derksen’den Mosynekos’ları ve Khalib’leri çıkarıp attıklarını kaydetmişti (Strabon, XI, 14, 5).23

       Alman haritacı bilimci (kartoğraf) Dr. Heinrich Kiepert 1876 yılında Berlin’de baskısını yaptığı bir haritasında Derxene adı ile Derdjan/Terdjan (Dercan) adları arasında bağlantı kurmaktadır.24 Ayrıca, Arisdagués de Lasdiverd, tarihsel çalışmasında Tercan ile Derxene’yi ilişkilendirmiştir. 25 Alman filolog Immanuel Johann Gerhard Scheller (1735-1803), 1804 yılında yayımladığı sözlüğünde Strabon ve Plinius’a atfen Derxene maddesine de kısa yer ayırmıştır.26

       Erzincan yöresindeki Erzincan, Erzincan’ın ilçesi olan Tercan (<Dercan), Tercan’a bağlı bir belde olan Mercan, günümüzde Tunceli iline bağlı Pülümür’ün eski adı olan Kzucan ve Refahiye’nin önceki adı olan Gercan(is) adlarındaki can eklerinin aslı çan’dır. Bu bölgenin batısında yer alan Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Bulucan (Bolucan) nahiye merkezi adındaki  –can son eki de aynı açıdan ifade edilmiştir görüşündeyim. Çan sözcüğü Eski Kuzeybatı İran Dillerinde ‘çukurumsu yer, etrafı dağlarla çevrili ova ya da düzlük, çanak şeklindeki mevki’ karşılıklarında dile getirilmiştir. Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Canik köyü, Kar Dere (Nahalê Karê)’nin sekisinde etrafı dağlarla çevrili çanaksı bir mevkide kuruludur. Birçok yerlerdeki Canik adları da aynı açıdan ifade edilmiştir. Samsun merkezli Orta Karadeniz yöresine ve bu yöredeki dağlara verilen Canik adının da aynı topoğrafik yapıların niteliğinden dolayı telaffuz edildiği sonucuna varıyorum. Karadeniz Bölgesi’nde Canik dolaylarında İlk Çağda yaşadığı öne sürülen Çan halkının adının bizatihi Çanik/Canik adından kaynaklandığını unutmamak gereklidir. Kürtler, Ermeniler ve Oğuz boylarınca -ik küçültme eki kullanılırken, Gürcüler bu yöre adında -et/-eti (ülke/ülkesi) son ekini kullandılar. Roma ve Bizans dönemine özgü -it son eki kullanılarak Çanit ya da Canit şekilleriyle de karşılaşmaktayız. Bugün, Samsun’un bir ilçesi de Canik adını taşımaktadır. 1926 yılında Kiğı ilçesine bağlı iken,  1936 yılında Karakoçan ilçesinin oluşturulmasıyla buraya bağlanan Çan köyü de önceleri coğrafik olarak etrafı dağlarla çevrili çanaksı bir mevkide kurulu idi. Rize’nin Fındıklı ilçesine bağlı Cennet köy, önceleri Gürcüce Çaneti adıyla biliniyordu. Çaneti adındaki –eti son eki Gürcücede ‘yeri/yurdu’ karşılığındadır. Çan kök sözcüğü ise yukarıda açıkladığım üzere aynı topoğrafik mevkiyi belirtmektedir. Bingöl merkeze bağlı Göktepe köyünün de eski adı Çan idi. İzmir’in Kınık ilçesine bağlı Çanköy mahallesi önceleri Çan adıyla biliniyordu. Gerek Çanakkale adındaki çan kök sözcüğü ve gerekse Çanakkale’ye bağlı bir ilçe merkezi olan Çan adı da aynı açıdan dile getirilmişlerdir. Çanak sözcüğü Türkçeye Farsça çanağ ve Kürtçe çenağ sözcüklerinden intikal etmiştir. Sivas’ın Gölova ilçesine bağlı Canköy de konum itibariyle yukarıdaki yerleşim yerleriyle aynı durumdadır. Ankara’nın Çankaya ilçesine adını veren mevki Seğmenler Parkı’nın yukarısındaki kayalık tepe idi. Bana göre, Çankaya denilmesinin nedeni kayalığın önündeki derin çukurluk oluşturan bugünkü Seğmenler Parkı’nın yerinden dolayıdır. Çankaya adı -iddiaların aksine- burada bir çan kulesinden dolayı verilmiş değildir. Buradaki Çan adı verilen çukur mevkiyi gözlemlemek için arkasında bulunan iş merkezinin teraslarından bakmak yeterli olsa gerektir.

       İlk Çağda Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki Çaneti (çukurumsu çanaksı yer) yöre adını burada yaşadığı iddia edilen halkın adına bağlamanın vahim bir hata olduğunu belirtmek zorundayım. Oysa, Çaneti bir yöre adıdır ve bu yörede yaşayan topluluğa da aynı ya da benzer adlar verilmiş olabilir. Bu durum, Çaneti yöre adının söz konusu halkın adından değil, bizzatihi o yörenin topoğrafik konumundan kaynaklandığı gerçeğini gözden ırak tutmamak gerekir.

     1940’lı yıllarda Tunceli vilayetinin merkezi, Kalan olarak belirtilmiştir. 1923’te Dersim vilayetinin Çarsancak, Çemişgezek, Mazgirt, Nazımiye ve Ovacık kazaları mevcuttu. XVI. yüzyılda Kalan nahiyesinden söz edilmektedir.27 Osmanlı devleti Kalan nahiyesini Gündüz nahiyesi olarak adlandırmıştı. O zamanlar Kalan (Gündüz) nahiyesi Mazgirt’e bağlı idi. Osmanlının Gündüz nahiyesi adına rağmen, halk arasında günümüze dek Kalan adı kullanıldı. Bugünkü Tunceli vilayetinin merkezi Dersim adını taşımamıştır. Dersim, yukarıda da belirttiğim üzere Tercan’ın İlk Çağda taşıdığı Derçan adının Yunancaya uyarlanarak Derxene şeklinde yazılmasından kaynaklanmıştır. Derxene, sonraları Derzene, Dersene, Dersen ve sonuçta Dersim diye telaffuz edilmiştir.  Bununla birlikte, Dersim, Roma döneminde bir kanton idi. Bir başka ifadeyle, Dersim adı bir bölgeyi belirtiyordu. O halde Dersim adı, Tercan ilçesinin eski adından kaynaklanmakla birlikte bölgesel bir ad olarak kullanımı yaygınlaşmıştır. Kalan adı ise bugünkü Tunceli vilayeti merkezi olan Mameki köyü ve yakın çevresini ifade ediyordu. Mameki’nin yakın çevresiyle birlikte Kalan adıyla bilinmesine rağmen, halk arasında ve özellikle Türkçe konuşan Çarsancak Karakeçili aşireti mensuplarınca “Kalan’a gidiyorum” ya da “Kalan’dan geliyorum” şeklinde konuşulduğu, bunun da bugünkü Tunceli ilinin merkezi olan kasabayı ifade ettiği belirlenmektedir. Bu yer adlarının kökeni konusunda tarafıma yönelik adım ve yazdığım kaynaklar belirtilmeksizin yapılan subjektif eleştirilere verdiğim cevaplar için bkz. Bilal Aksoy: “Yer Adları Üzerine Eleştiriler” www.bilalaksoy.com/yer-adlari-uzerine-elestiriler”.

       Dersim adının Suriye ülkesinde yaygın olarak karşılaştığımız Dayr Sim’an (Aziz Simeon manastırı) adıyla ilişkili olduğunu sanmıyorum. Bu, Dersim adıyla bir benzerlikten öteye gitmemektedir. Suriye’de birden çok Dayr Sim’an adını taşıyan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan makamlar vardır. Emevi halifesi Ömer, öldüğünde Halep yakınlarındaki Dayr Sim’an‘a defnedildiği söylenmektedir.28 Aziz Simeon, bölgede yerleşik olarak yaşayan Süryani azizlerinden sayılmaktadır.

       Orta Çağda Dersim bir idari birim adı olarak kullanılmamıştır. Bununla birlikte, halk arasında bir bölgeyi belirtmek için ifade edildiği kanısındayım.  Dersim bölgesinin kuzeyinde Munzur ve Mercan dağları, güneyinde Murat Suyu ve doğusunda Peri Suyu yer almaktadır.29 Dersim coğrafyası Batısında Fırat Nehri ile çevrili 6000 km. yüz ölçümüne sahip bir alanı kapsıyordu. Bu alanın dörtte üçü dağlık, dörtte biri ziraata elverişlidir.  Genellikle karla kaplı sivri ve yalçın tepeler, büyük ormanlar ve dik vadiler arasına sıkışmış gölcükler İsviçre manzaralarını andırır bir görünümdedir.30 Bir başka kaynakta Dersim coğrafyasına ilişkin şu bilgiler aktarılmaktadır: “Genel olarak 70 km. derinlikte, 90 km. genişlikte olan Dersim’in yüzölçümü 6300 km. kareye yakındır. Yaklaşık olarak 7 000 000 dönüm kabul olunabilir. Bu arazinin 1,5 milyon dönümlük kısmı ziraate elverişli, 5 milyon dönümlük kısmı elverişsiz, yarım milyon dönümlük kısmı ise orman ve meradan ibarettir.”31

       1518 yılında Diyarbekir Beylerbeyliğinin bir sancağı da “Çemişkezek” idi. 1529 yılında Diyarbekir Beylerbeyliği’ne bağlı “Mazgerd” ocaklığını görmekteyiz. İdari bir birim olarak Ocaklık kuruluşuna bu tarihte rastlamaktayız. 1568-74 yılları arasında “Liva-ı Çemişkezek”, “Liva-ı Sağman an ülkâ-ı Çemişkezek”, “Liva-ı Mazgird”, “Liva-ı Pertek an ülkâ-ı Çemişkezek”, “Liva-ı Kızucan” adlı livalar “Elviye-i Vilâyet-i Erzurum”a bağlı görünmektedir.32 1578-1588 yılları arasında, Çemişkezek ve Harput livaları Diyarbekir’e bağlı belirtilmişken, Mazgird, Sağman, Kiğı, Palu ve Kızucan livaları Erzurum’a bağlı kaydedilmiştir. Daha sonraları sancaklar idari birim olarak yerini almışken, bunlar arasında bulunan Çemişkezek Sancağı kâh Diyarbekir’e kâh Erzurum’a bağlanarak idari yapılanmalar oluşturulmuştur. 1632-41 yılları arasında “Liva-ı Mazgird”, “Liva-ı Pertek” ve “Liva-ı Çemişgezek” Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı olarak kaydedilmiştir.

           1848’den 1851’e kadar Dersim Sancağı’nın kazaları arasında Gercanis (Refahiye), Kuruçay, Ovacık, Mazgird, Kızucan, Koçgiri ve Kemah kazaları bulunmaktadır. Buna karşın, aynı coğrafya içinde olması düşünülen Çarsancak Kazası o vakitler Harput Eyaleti’nin Maden-i Hümayun Sancağı’na bağlıdır.33

       1266/1850 yılı salnamesine göre, Erzurum Eyaleti’nin Dersim Sancağı bulunmaktadır.34 1850’li yıllarda Diyarbekir’e bağlı Mazgird, Çemişkezek ve Sağman adları yer almaktadır.35 8 Ekim 1864 Cumartesi günü Babıali tarafından yayımlanan “Vilâyet Nizamnamesi”ne göre, Erzurum Vilayeti’ne bağlı Erzincan Sancağı’nın kazaları arasında Çarsancak, Mazgird, Kızucan ve Ovacık da yer almaktadır.36 1876 Mart’ında “İdareyi Nevahi Nizamnamesi” yayımlanarak bir kısım yeni nahiyeler kurulmuştur. Buna göre, Gebanmadeni’ne bağlı Çemişgezek, Çarsancak’a bağlı Pertek nahiyeleri oluşturulmuştur.37 Gebanmadeni denilen yer, bugünkü Keban ilçesidir. “…1888’de, kendi başına bir vilayet olan Dersim sancağı Mamuret ül-Aziz’e bağlandı. Bu düzenlemelerden sonra Mamuret ül-Aziz 123.595 kilometre karelik bir alana yayılır olmuştu; üç sancağı (Harput-Mezre, Malatya ve Dersim), on sekiz kazası (Harput-Mezre sancağında: Harput-Mezre, Arapkir, Agn/Eğin [Kemaliye] ve Keban Maden; Malatya sancağında: Malatya, Besni, Adıyaman ya da Hüsni Mansur, Kahta ve Akçadağ; Dersim sancağında: Hozat, Çemişkezek, Çarsancak/Peri [Akpazar], Medzgerd [Mazgirt], Kuzuçan, Ovacık, Pertag [Pertek], Pakh [Karakoç] ve Kızıl Kilise [Nazımiye] ve toplam 2.443 köyü bulunuyordu.”38

       1908/1909 (H.1326) tarihli “Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye”ye göre, Mamuret’ül-Aziz Vilayetine bağlı “Dersim Sancağı”nın 5 kazası, 16 nahiyesi ve 628 köyü bulunmaktadır. Pars Tuğlacı da Dersim’in XIX. yüzyıldaki idari taksimatına ilişkin tespitlerde bulunmaktadır: “XVI. yüzyılda Osmanlı egemenliğine giren Dersim, Diyarbekir Beyliği’ne bağlı bir sancaktı. Tanzimat’ın Doğu Anadolu’da uygulanmak istenmesi üzerine, Erzurum vilayetinden ayrılarak ayrı bir il haline getirildi (1845). Daha sonra 7 Ramazan 1267 (6 Temmuz 1851) tarih ve 7106 sayılı Meclis-i Vâlâ kararıyla Harput’a bağlandı. Ardından da Dersim kazalarında nüfus sayımı ve diğer sayımlar için emir çıkarıldı (1867). Merkezi Hozat olan sancakta merkez kazasından başka, Çarsancak, Çemişgezek, Kızılkilise kazası vardı. Sancakların vilayet haline konulmasıyla bir süre için vilayet haline getirildi (1880). Sonraları Dersim, tekrar Mamuretülâziz vilayeti içine alındı.”39 1834 yılında Harput, Mezre diye bilinen bugünkü Elazığ şehir mekezine taşındı. Böylece, Dersim ve Malatya sancaklarını içine alan Mamuretü’l-Aziz Vilayeti Mezre’den yönetilmeye başlandı. Önceleri Mezre’de çiftlikler ve askeri birlikler bulunuyordu. Cumhuriyet sonrası sancaklar vilayetlere dönüştürüldü. Bu tarihten sonra, Dersim Sancağı Elazığ Vilayeti’nden alınarak bağımsız bir vilayet olarak yönetildi. Bir zamanlar Dersim Mutasarrıflığı‘nın merkezi Mazgirt idi. Bir dönem, Mazgirt kazası 1937 yılına dek Elazığ Vilayeti’ne bağlı kaldı. Sonra, yeni oluşturulan Tunceli vilayetine bağlandı. Pertek de 1936’da Elazığ’dan alınarak yeni oluşturulan Tunçeli (Tunceli) vilayetine dahil edildi. Tunceli’nin ilçeleri arasında bulunan Hozat, XIX. yüzyılın ortalarında takriben 50 haneli bir yerleşim yeri olarak biliniyordu. Bir dönem Hozat’ın mutasarrıflık merkezi oluşuyla I. Dünya Savaşı yıllarına doğru nüfusu 1500’ü aşmıştır. Pülümür ise 1938’de Erzincan’dan alınarak Tunceli’ne eklendi. 

       Bu tarihsel özetten de anlaşılacağı üzere, Dersim adının idari taksimatta gösterilmesi ancak XIX. yüzyılın ortalarına doğrudur. 1820’li yılların başlarında Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı Mazgird, Harburt, Çemişkezek sancakları belirtilirken, aynı eyalete bağlı Kiğı ve Palu, diğer bir kısım yerler gibi hükümet statüsüne haiz yerler olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte, aynı taksimatta Erzurum Eyaleti’ne bağlı Kızucan ve Kiğı sancakları belirtilmiştir. Oysa, Tuncer Baykara’nın naklettiği şekliyle Diyarbekir’e bağlı Kih’in Kiğı olduğu görüşündeyim. Bu takdirde, Kiğı aynı zamanda hem Diyarbekir Eyaleti’ne hem de Erzurum Eyaleti’ne bağlı gösterilmektedir.40

       Dersim adına kaynaklık eden Derçan/Dercan (Tercan) iki kısımdan ibaret sayılmıştır: Aşağı Tercan ve Yukarı Tercan. İlki Çat dolaylarını, ikincisi Çayırlı (Mans) ve Mamahatun yöresini içine alıyordu. 1516-1518 (922-924) tarihli ilk tahrir defterinde “Erzincan-Bayburd Vilayeti”nden söz edilmekte ve Aşağı ve Yukarı Tercan (Tercaneyn=iki Tercan) nahiyelerinin Bayburd’a bağlı oluşu belirtilmektedir.41 Tıpkı Tercan gibi, sonraları telaffuz edilen Dersim de iki kesimli olarak kaydedilmiştir: “1. Batı Dersim: Hozat, Çemişgezek, Pertek, Ovacık, Kemah, Gürcanis (Gercanis= Refahiye BA.) ve Kuruçay kazalarını, 2. Doğu Dersim: Mazgirt, Kiğı, Çarsancak, Nazımiye ve Pülümür kazalarını kapsamaktadır.”42

       Alman Doğu bilimci Maximilian Streck (1873-1945), 1898 yılında yayımladığı bir kitabında Dersim, Palu, Harput ile bu havalideki eski Daiaeni, Enzi (Anzit), Arşania (Arsanias) yöre ve akarsularına dair belirlemelerde bulunmaktadır.43

       Tarih içinde Dersim, bu bölgeye yerleşen Deylemi (>Dımıli) boyların genel adı olarak algılanarak Dımıliler‘e (<Deylemiler) Dersimliler denilmiştir. Orta Çağda, Hazar Denizi’nin güneybatısındaki Deylem ülkesinden aşiretler halinde Derksen (<Derksene<Derçan>Tercan) yöresine intikal eden söz konusu boylar, bu dağlık coğrafyayı kendilerine yurt edinmişlerdir.  Bu Deylemi topluluklar, Deylem ülkesinde, İslamın Alevi inançlarına sahip olarak bağlama çalıp deyişler icra etmişlerdir. Peygamber soyuna mensup bir kısım şahıs ya da şahsiyetlerin Emevi takibinden korunmak için Deylem ülkesine geldiklerine dair bir kısım tarihsel bilgiler edindim. Alevi Deylemliler, Küçük Asya’nın doğusunda farklı yörelere yerleştiler. Bu bağlamda, Dersim coğraf yasına yerleşenler Aleviliğin Ehl-i Hak inançlarını devam ettirirken, Palu, Bingöl, Genç, Maden, Hani, Siverek, Gerger ve diğer bir kısım kasaba ve köylere yerleşenler kimi tarikat şeyhlerinin de etkilemeleriyle İslamın Sunni inançlarıyla temasa geldiler. Böylece, Deylemiler geldikleri coğrafyada inançsal bir başkalaşım yaşadılar. Mazgirt’in büyük bir kesimini oluşturan Şadi ve İzoli boyları başta olmak üzere, mücavir alandaki ahali Dersim coğrafyasında yaşayan Deylemileri Dersımi/Desımi diye anıyorlar. Deylemilerin dillerine de bu yöredeki komşularınca Dımılki denilmektedir. Buna karşılık, Ermeniler yaşadıkları coğrafyaya gelen Deylemilerden rahatsız oldular. Ermeniler ve Deylemiler arasında tarihte birçok sürtüşmeler ve uzlaşmalar birbirini takip etmiştir. Bu açıdan, çok önceleri Ermenilerce Deylemiler için ‘kaba, dağlı, hoyrat’ karşılığında Zaza tabiri kullanılmaya başlandı. Bu durumun farkında olan Dersim Deylemileri Zaza tabirini hiçbir zaman üstlenmediler. Oysa, bugün bir kısım devlet üniversitelerinde açılan Deylemice bölümlerine resmi olarak Zazaca Bölümü denilmektedir. Bu halkın Deylem ülkesinde yaşayanlar olarak tarihsel köklerinden koparılmaması elzemdir.

       Tercan’ın demografik yapısına baktığımızda Dersim’in merkezi olduğunu anlamaktayız. Yıllar öncesinde hazırlanan ve devletin hangi birimi ya da görevlisi tarafından hazırlandığı belirtilmeyen bir raporda, Tercan yöresinde Dımılice konuşan Deylem boylarının adları ve bulundukları köy ve kasabalar aktarılmaktadır. Buna göre Tercan ve köylerinde Kureyşan, Lolan, Putikan, Maskan, Pulan, Khormekiyan, Çarekan, Arêliyan, Abdalan, Asuran, Komsoran gibi aşiretler ya da boylar yer almaktadır.  Buna rağmen, 1930’lu yılların başlarında Erzincan Valisi olan Ali Kemali, “Bir rivayete göre Erzincan ve havalisinde oturanlar hemen umumiyetle Şadıllı aşiretine mensupturlar” demektedir.44 Oysa, Erzincan yöresinde başka birçok aşiret ya da boyların da kalabalık oldukları gözden ırak tutulamaz.

     Muş’un merkez ilçesine bağlı Dersim köyünün adı Yelalan olarak değiştirilmiştir. Tunceli’nin Pertek ilçesine bağlı Sağmandersimi köyüne Ardıç adı verilmiştir.

       Cumhuriyetin ilk yıllarında hazırlanan ve Jandarma Umum Kumandanlığı tarafından 100 adet olarak basılan “Dersim (Gizli ve zata mahsustur)” adlı rapor tarafımca gün yüzüne çıkarılarak, 1985 yılında ilk kez “Tarihsel Değişim Sürecinde Tunceli” adlı kitabımda materyal olarak istifade edilmiştir. Pek tabii ki, bu materyalde bir kısım yanlış bilgiler de yer almaktadır. Bunlardan biri de Dersim adı ile Alp Arslan’ı öldüren Harzemli Yusuf’un memleketi Bersim arasında bir bağ kurulmasıdır.45 Oysa, Bersim denilen yer, Ceyhun ırmağı havalisinde bir kale yerleşimidir ve Orta Çağ İslam tarihçilerince Berzem adıyla aktarılmaktadır.46 Berzem Kalesi adıyla da kimi kaynaklarda yer almaktadır.47 Harzemli Yusuf, Hazar Türklerindendir ve olay sonrasında Alp Arslan’ın Ermeni muhafızlarından biri tarafından öldürülmüştür.47 Selçuklu tarihi uzmanlarından Mehmet Altay Köymen, yukarıda adı geçen kaleden “Berzüm Kalesi48 ya da “Berzum Kalesi49 diye söz etmektedir.

       Sonuç olarak, Dersim adının Derçan/Dercan diye bilinen Tercan’ın eski adından dönüşüme uğradığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, Dersim (Tercan) yöresine yerleşen Deylemi toplulukların, mücavir alandaki ahali tarafından ‘r’ harfi telaffuz edilmeden Desimî ya da Desımiyan olarak adlandırıldıklarını belirliyoruz. Deylemi halk ozanlarından bir haylicesi Tercan ve çevresine mensupturlar. Kimilerinin iddia ettiği gibi, XIX. yüzyılda ansızın Dersim adı ortaya çıkmadı. Bölge halkı Deylemi (>Dımıli) aşiretlerin yoğunlaştığı Derzen (<Derksen) yöresine zamanla Dersem ve son olarak Dersim dedi.  Kuzeybatı İran halklarının İlk Çağda bugünkü Tercan’a verdikleri Derçan adını eski Yunanlılar kendi dillerine uyarlamak suretiyle Derxene/Derxen (=Derksene/Derksen) şeklinde telaffuz ettiler. Böylece, Dersim adının Derksen/ Derksene’den bozulma olduğu ve tarih içinde evrilerek son şeklini aldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, hem lokal (Tercan kasabası) hem de yöresel bir yer adı olarak, Roma ve Bizans’tan sonra uzunca bir süre Tercan adıyla Osmanlı idari birimi olarak varlığını devam ettirmiştir. Halk arasında Dersim adının varlığına rağmen ancak XIX. yüzyılın ortalarına doğru bir idari birim olarak Dersim adı tekrar resmi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

      

 

 

KAYNAKÇA

(1) Amédée Tardieu, “Géographie de Strabon”, Tome Deuxième, Paris 1873, s.460.

(2) M. Ajasson de Grandsage, “Histoire Naturelle de Pline”, Livre V, Paris 1829, s.68, 287.

(3) Claudii Ptolemaei, “Geographia”, Yay. Carolus Friedricus Augustus Nobbe, Tome III, Lipsiae 1843, V/13-14.  

(4) Friedrich Wilhelm Guil Wilberg, “Cladii Ptolemaei geographiae, libri octo Graece et latine ad codicum manu scriptorum fidem edidit”, Essendiae 1838, s.358.

(5) Various Writers, “A Dictionary of Greek and Roman Geography”, edit. William Smith, vol. II, London 1873, s.1333.

(6) Thédore Reinach, “Mitridate Eupator Roi De Pont”, Paris 1890, s.18, 102.

(7) Auguste Carrière, “Les Huit Sanctuaires de l’Armenie Payenne” D’après Agathange et Moiise de Khoren, Paris 1899, s.15. 

(8) Georges Cousin, “Études De Géographie ancienne”, Paris/Nancy 1906, s.301, 309. 

(9) Antoine-Jean Saint Martin, “Mémoires historiques et géographiques sur l’Arménie” Tome Premier, Paris 1818, s.44-45.  

(10) Nicolas Adontz, “Armenia in the Period of Justinian”, Lisbon 1970, s.156.

(11) Louis Duchesne, “Histoire Ancienne de l’Eglise”, Tome III, deuxiéme édition, Paris 1910, s.532-533, dpn.2.

(12) Georg Wissova, “Paulys Real- Encyclopädie der Classischen Altertums- wıssenschaft”, Stuttgart 1897, sütun 103.

(13) Joseph Sandalgian, “Histoire Documantaire De l’Arménie des âges du Paganisme”, Roma 1917, I/7; II/419, 742,796.

(14) Guill Freund, “Grand Dictionnaire La Langue Latine”, Paris 1855, s.789.  

(15) Sir William Smith, “Dictionary of Greek and Roman geography”, London 1854, s. 1333.             

(16) M. Bruzen La Martiniere, “La Grand Dictionnaire Géographique et Critique”, Tome Troisieme, La Haye-Amsterdam-Rotterdam 1726, s.84.

(17) Jacques de Morgan, “The History of the Armenian Peuple”, Boston 1918, s.42.    

(18) Bilal Aksoy, “Tarihsel Değişim Sürecinde Tunceli”, C.I, Ankara 1985, s.23,79.    

(19) Bilal Aksoy, age, s.23.  

(20) Bilal Aksoy, age, s.25.

(21) Bilal Aksoy, “Dersim’de Yer Adlarının Kökeni-1”, Munzur halkbilimi-etnoloji-antropoloji-edebiyat dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2000 (Yıl:1, Sayı:1), s.48.

(22) Şemseddin Günaltay, “Yakın Şark IV/ II. Bölüm”, 2. bs., Ankara 1987, s.575-576.

(23) Şemseddin Günaltay, “Yakın Şark IV/ I. Bölüm”, 2. bs., Ankara 1987, s.26.

(24) Heinrich Kiepert, “Atlas Antiquus Twelve Maps Of the Ancient World”, Berlin 1876, İndex. 

(25) Arisdagués de Lasdiverd, “Histoire d’Arménie”, Paris 1864, s. 94.  

(26) Immanuel Johann Gerhard Scheller, “Ausführliches und möglichst vollständiges lateinisch-deutsches Lexicon; oder Wörterbuch zum Behufe der Erklärung der Alten und Übung in der lateinischen Sprace”, Leipzig 1804. Bkz. Sütun: 2828.

(27) Mehmet Ali Ünal, “XVI. Yüzyılda Çemişgezek Sancağı”, TTK Yay., Ankara 1999, s.95. 

(28) R.A. Nikholson, “Ömer” md. İslam Ansiklopedisi, C.IX, s.464.

(29)Dersım” md. Encyclopédie de l’İslam, C.2, Paris 1965, s.214.

(30) Bürhan Özkök (Kur. Bnb.), “Osmanlılar Devrinde Dersim İsyanları”, İstanbul Askeri Matbaası, İstanbul 1937, s.3.

(31) Reşat Hallı, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar (1924-1938)”, T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmî Yayınları. Seri No: 8, Genkur Basımevi, Ankara 1972, s.365.

(32) İ. Metin Kurt, “Sancaktan Eyalete, 1550-1560 Arasında Osmanlı Ümerası ve İl İdaresi”, Boğaziçi Üni. Yay., 1. Bs., İstanbul 1968, s.192-193; Bilal Aksoy, TDST 1, s.185.

(33) İbrahim Yılmazçelik, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı”, 2.bs., Çağ Ofset Matbaacılık, Elazığ 1999, s.37.

(34) Tuncer Baykara, “Anadolu’nun Tarihî Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı”, TKAE Yay., Ankara 2000, s.117.

(35) Feridun Bey, “Münşeâtü’s Selâdin”, C.I, İstanbul 1275 (H.), s.405-406.

(36) Vecihi Tönük, “Türkiye’de İdare Teşkilatının Tarihi Gelişimi ve Bugünkü Durumu”, İçişleri Bakanlığı Yay., Seri: III, S.I, Ankara 1945, s.166; Bilal Aksoy, age, s.187.

(37) Vecihi Tönük, age, s.210; Bilal Aksoy, age, s. 187.

(38) Richard G. Hovannisian, “Harput”, çev. Zülal Kılıç, Aras Yay., İstanbul 2017, s.50-51.

(39) Pars Tuğlacı, “Osmanlı Şehirleri”, İstanbul 1985, s.93.

(40) Tuncer Baykara, age, s.105-106. 

(41) İsmet Miroğlu, “Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566)”, TTK Yay., 2. bs., Ankara 2014, s.27.

(42) Mehmet Zülfü Yolga, “Dersim (Tunceli) Tarihi” Haz. Ahmet Halaçoğlu, İbrahim Yılmazçelik, Ankara 1994, s. 81-82; İbrahim Yılmazçelik, age, s.29.  

(43) Maximilian Streck, “Armenien, Kurdistan und Westpersien: Nach den babylonisch-assyrischen Keilenscriften”, Leipzig 1898, s.52-53.

(44) Erzincan Valisi Ali Kemali, “Erzincan Tarihî, Coğrafî, İçtimaî, Etnoğrafî, İdarî, İhsaî tetkikat tecrübesi”, Resimli Ay Matbaası T.L. Şirketi, İstanbul 1932, s.187.

(45) T.C. Dahiliye Vekâleti Jandarma Umum Kumandanlığı, “Dersim”, TY, s.8.

(46) İbnü’l-Adîm, “Bugyetü’t-taleb fi Tarihi Haleb”, Seçmeler, çev./not/açıklama Ali Sevim, “Biyog rafilerle Selçuklu Tarihi”, TTK Yay., Ankara 1982, s.24.

(47) Sıbt İbnu’l-Cevzî,“Mir’âtü’z-Zamân Fî Târîhi’l-Âyân’da Selçuklular”, seçme/terc. Ali Sevim, TTK Yay., Ankara 2011, s.187.

(48) Bilal Aksoy, “Malazgirt Savaşı, Sultan Alp Arslan ve Selçuklular/ Gözardı Edilen Yönleriyle”, www.bilalaksoy.com.  

(49) Mehmet Altay Köymen, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu”, III.Cilt, “Alp Arslan ve Zamanı”, TTK Yay., 6. bs., Ankara 2016, s.99.   

(50) Mehmet Altay Köymen, age, s.269.