İnsan Denen Varlık
“İnsan, her şeye kolayca alışabilen bir varlıktır.” diyor Dostoyevski. Bir bakıma öyle. Kişioğlu kimi gün ağıt yakar; kiminde şarkı söyler; kimi zaman da hasta yatağında acı çeker! Günü gününe uymaz olur.. Yaşamı sürekli bir değişim sürecidir. Bu sürecin içinde sürprizler, acılar, sevinçler, yanılgılar, öfkeler vardır. Oysa, hiç birinde kendini nelerin beklediğini kesin olarak sezemez. Sevinçli bir günün ardından acı bir gün; acı bir günden sonra da mutlu bir olay! Sürer gider böylece… Bir de bakmışsınız hiç umulmadık anda kişinin başına bir iş gelmiştir; altından çıkamaz olur. Ne dosttan bir haber, ne de yardan…
O bakımdan insanı her an tahminlerinde yanıltan bir dünyada yaşıyoruz. “Evdeki hesap çarşıya uymaz.” Sevinçli bir iş için bir an yetişeyim derken, yolda trafik kazası sonucu yaralanmanız ya da hayatınızı yitirmeniz. Nişanlısınız gurbete çıkmışsınız sevdiğinize varamazsınız, acı olur; evliliğe hazırlık olsun diye düğün masraflarını karşılamak için yaban ellerde çalışmaya gidersiniz, iş kazasına uğrarsınız. Sabah evden çıkınca kendinize göre bir harçlık almışsınız ama ne çare fiyatlar bir anda yükselmiştir o gün. Genç bir “aile reisi” olarak, çocuklarınızın geleceğini düşünedurursunuz, oysa ne yazık ki istenmeyen yaşta ölmüş, çocuklarınız duvar diplerinde kalmış! Daha neler neler!..
Evet, insanoğlu bunların tümüne de alışmıştır. Yaşantısının doğal bir parçası haline gelmiştir de ondan.. Bir iki acı feryat,bir kaç damla gözyaşı tüm bunları geçiştirmeye, unutmaya kimi kez yeterli gelmektedir. Bütün bu acılar, çileler, sıkıntılar her birimizi yakından ilgilendirirken bir de – birbirimizin değerini algılayacağımız yerde – birbirimizle uğraşmamız, çekiştirmemiz yok mu? Ne yapıp edip huyumuzdan vazgeçmiyoruz. Biri ötekini çekiştirir, öteki berikini… Kişilerin ardında yalan yanlış sözler söylemek adeta günübirlik bir uğraş haline getirilir. İnsan bazen düşünmeden edemiyor doğrusu: ne uslanmaz bir varlıkmışız diye. Doğa olaylarından çektiğimiz yetmiyormuş gibi bir de birbirimizin değerini bilmemeyi benimsemiş gibiyiz. Ortada bir mesele belirirse bu hepimizi ilgilendirir. Ama ne gezer? Nerede o günler ki, kişiler dayanışma ruhu içinde? Günümüz insanı neredeyse nemelazımcılığı bir yaşam felsefesi olarak benimsemiş… Ne çekiyorsak hep bu illetten!.
Bilal Aksoy
22 Aralık 1983/Antalya