Akıl ve Sezgi

              İnsanoğlunda belirgin iki tür güç vardır : Akıl ve sezgi. Gerçi bir insanda her ikisinin de gelişkin olarak bulunması pek enderdir. Akıllı birinin çok kez sezgisiz ; sezgilinin de akıllı olmadığı bilinen bir gerçekliktir. İkisi de ayrı ayrı yetenekleri gerektirmektedir. Akıl bize fiziki olanı kavratırsa, sezgi de fizikötesini..Güçlü insan, İki yetiyi birlikte taşıyabilendir. Sadece birine sahip olanlar yaşadıkları sürece karşılaştıkları çok yönlü güçlüklerin üstesinden gelemezler. Ama, bunun yanında yine her iki güç de kişioğlunda dengede bulunmayabilir. Zira, çoğunlukla da öyledir. Bir bakıma böylesine belirsiz dengeler ardında düşün üretmek nafile bir çabadır.

           Bilmem siz ne dersiniz ama, kimileri daha şimdiden böyle bir ayrım yaptığım için yadıgayabilirler. “Olur mu öyle şey!” derler durmaksızın. Kimileri de ” Benim sezme gücüm yerinde. O halde akılsız mıyım yani?” diye tepki gösterirler. Onlar da bir bakıma haklı. Fakat, aklın sınırı olmadığından tepkilerindeki haklılık tartışılabilir. Halk arasında söylenegelen şekliyle “Akıl akıldan üstündür” sözünde kişinin tek başına kendini yetkin saymaması gerektiğine işaret edilir. Doğruluğunu sanırım kimse yadsıyamaz. Simon Well de buna dair bir benzetmeyle durumu daha da anlaşılır kılmaktadır : “Aklıyla övünen kişi, hücresinin genişliği ile gururlanan mahkuma  benzer.” Vardığı yargıda haksız da sayılmaz. İnsan herhangi bir konuda aklını ölçmeyegörsün giderek bilgileri eşelemekten, daha çok öğrenmekten alıkoyamaz kendini.

               Hayvanlar dünyasına gelince onlarda ne akıl ne de sezgi vardır. Belki bir ölçüde cesaret vardır ama o da bilinçli değil, içgüdüseldir; dışa karşı bir tepkinin sonucudur. İnsanın ise cesareti de  iradesi de bilincine bağlıdır. Kısası insan, içgüdülerine göre değil bilincine bağlı olarak davranır.

       Son yıllarda bir kısım bilim adamları, kimi hayvanlarda zekânın bulunduğunu keşfetmiş görünüyorlar. Buradan yola çıkarak bu tür hayvanların zeki olduğu söylenebilir mi?  Bugünkü durumda bu görüşe katılamayacağım. Çünkü zekâlı olmaları onların zeki oldukları sonucunu çıkarmaz. Zeki olduklarını ileri sürmek bir yerde yüksek bir zihin yeteneğine sahip olduklarını benimsemek demektir. Doğal olarak bunlar da farklı kavramlardır.

            Hayvanlar dünyasında öyleleri var ki insanların yapamayacağı, beceremeyeceği işleri yaparlar. Arının peteğini ve ipek böceğinin kozasını örmesi gibi. Bir bakıma bunlarda da bir estetik değer arayanlar çıkabilir. Gelgelelim estetik denince başka şeyleri biliriz. Estetik bir insanın kendi duygularına özgü geliştirdiği yaratının sonucudur. Ruhsal bir işlevi vardır onun. Bilinçli bir faaliyettir ; sürekli bir gelişim ve mükemmelleşme içindedir. Oysa, arının ve ipek böceğinin en mimari tarzda işlerini yapmalarında bir tekniksel gelişme ya da yetkinleşme yoktur. Dün ne idiyse bugün de aynısıdır. Aynı petek ve aynı koza. Öyleyse bunlarda bir estetik değer aranamaz; bu değer insanoğluna özgüdür. Hayvanların yaptıkları işler içgüdüsel nitelikte olduğundan estetik alanına girmez. Onlar bilerek bu işi yapmıyorlar da ondan…Hem sonra arı ki, bir peteği, insanı hayretler içinde bırakarak örer, ama basit bir sürahiye bırakıldığında yolunu bulup çıkmakta zorlanır!

               Yine tüm bu yaptıklarında bir tekdüzelik (monotonluk) vardır ; ilerleme yoktur. Yıllar önce de yıllar sonra da aynı arılar aynı biçimde peteklerini örerlerken; yine aynı ipek böcekleri aynı biçimde kozalarını örerler. Teknik bir gelişme, yöntemsel bir ilerlemeden söz edilemez. İnsanoğlunda böyle midir? Değil elbette. Çünkü, insan bilinçli bir varlıktır. O, bilincine göre davrandığından süreç içinde bilinci geliştikçe yaptığı işlerde de teknik bir gelişme sağlar. İlk insanların yaptıklarıyla günümüzdekileri birer birer karşılaştırdığımızda ne kadar büyük gelişmeler olduğu yadsınamaz.

             Dedik ki, estetik yaratı duyguların sonucudur ; bilinçli bir çabadır. Hayvanlar doğa karşısında duygulanıp kendi ruhi şekillenme yetilerini bilinçli bir şekilde ortaya koyamazlar. Bu yetenek onlarda aranamaz. Ama buna karşın çevremizde sürekli duyduğumuz yanlış anlayışlar yok değildir. Söz gelimi, hayvanlarına değer biçme, onların kendilerininkine benzer yetilere sahip olduklarını belirtmek gibi. Bunları söyleyenler farkında olmadan kendileriyle hayvanlar alemi arasındaki sınırı da kaldırmaktadırlar. Kendi niteliklerini onlarda aramak kişiyi bağışlanmaz bir düşünsel yanılgıya sürükler.  Çünkü, doğada her varlık kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmelidir.

 

Bilal  Aksoy

25 Ağustos 1983/Antalya