Ünlü Sözlük Bilimci
Kaşgarlı Mahmut
Ünlü Sözlük Bilimci
Kaşgarlı Mahmut
Bilal Aksoy
21 Aralık 2015/Ankara
Karahanlılar soyuna mensup Şahzade Hüseyin’in oğlu idi (1008-1105). Şahzade Hüseyin önceleri Barsgan kentinde yaşıyordu. Sonraları yönetim erkindeki birtakım iç çekişmeler nedeniyle gözden düşürülerek adeta sürgüne zorlanmıştır. Babası Şahzade Hüseyin’in Kaşgar dolaylarına zorunlu göçünden sonra, oğlu Mahmut, Kaşgar’ın takriben 45 km. mesafesindeki Opal köyünde doğmuştur. Türkçede Kaşgarlı Mahmut denen sözlük yazarının Arapça adı Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed’dir. Babası Hüseyin, annesi Rabia Hanım ve dedesi Muhammed olan Mahmud, aslen Barsganlıydı. Barsgan, Oğuz boylarınca Balasagun adıyla da biliniyordu. Bununla birlikte, Barsgan’a Ordukent de deniyordu. Kent ya da kant sözü Soğdlardan kalma idi ve şehir karşılığında ifade ediliyordu. Barsgan’da kayda değer bir Soğd nüfusu bulunuyordu. Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib de Barsganlıydı. Ord.Prof.Dr. Reşit Rahmeti Arat (1900-1964), İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı Kaşgar maddesinde Kaşgarlı Mahmut’un muhtemelen – Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserini kendisine sunduğu – Karahanlı hükümdarı Abu Ali Hasan bin Süleyman Arslan Kara Han’ın yeğeni olabileceğini ifade etmektedir. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i bugünkü Türkçeye çeviren Türk dilinin ünlü bilginlerinden Ord.Prof.Dr. Reşit Rahmeti Arat, “Mahmud Kaşgari’nin bize kadar gelmiş olan Kitab divan lugat al-turk adlı eseri, bu muhitin ilim zihniyetini ve görüş zaviyesini gösteren bir abidedir” demektedir. Kaşgarlı Mahmud’a Farslar ve Kürtler Mahmudê Kaşgari diyorlardı. Uygurlar da buna benzer Mahmudi Qeşqeri adıyla anıyorlardı. Mahmud’un, Arapça ve Farsçanın yanı sıra Türki dillerle Kürtçe ve Soğdça da dahil bir kısım Yakın Doğu dillerini iyi bildiği sonucuna varılmaktadır. Kaşgarlı da Karahanlılara mensubiyeti nedeniyle tasavvufi düşüncelere sahipti. Karahanlı devletinin kurucusu Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın başındaki sargının üstünde tıpkı bir yelpaze gibi takılı duran ve 12 dilimden oluşan figürün mevcudiyeti, onun 12 İmam Aleviliğine mensup olduğu ve Karahanlılar devletinin resmi inancının da aynı olduğu sonucuna varıyorum. Bu sargı ve 12’li figür çok sonraları Safevilerin genç şahı Şah İsmail’in de başında da bulunmaktadır. Benim bu yöndeki gözlem ve düşüncelerimi destekler nitelikte birtakım emareler de söz konusudur. Bu bağlamda, İslam Ansiklopedisi’nde Kara-Hanlılar maddesinin yazarı Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Ukraynalı Türkolog Prof.Dr. Omelyan Pritsak (1919-2006), bu makalesinin bir yerinde: “Kara-Hanlılar ile sünnî islâm muhiti arasında henüz resmî münâsebet te’sis edilmiş değil idi” demektedir. O. Pritsak, bu durumu birtakım sikkelerle de desteklemektedir. Öte yandan, Arslan adı Kara-Hanlılarda yaygın olarak kullanılmıştı. Arslan, Çiğil topluluğunun totemiydi. Arslan’ın İrani/Aryen toplulukların etkisiyle Türki topluluklarda da yaygın olarak kullanıldığını gözlemlemekteyim. Bu bağlamda, bir Türki topluluk olan Yağma boyu ‘buğra (erkek deve)’yı totem olarak benimsemişlerdi. Göçebe bir topluluk olan Yağma boyu yağma ve talan peşinde koştuğu için bu adı almıştı.
Kaşgarlı Mahmut, entelektüel çalışmalarını sürdürmek için önemli bir bilim ve kültür merkezi olan Bağdad’a gitti. 1057 yılında akrabalarından bir kısmıyla geldiği Bağdad, onun çalışmaları için ideal bir ortamdı. Onların Bağdad’a gelmesinde Selçuklu sultanı Melikşah’ın rolü büyüktü. Çünkü, Melikşah’ın eşi Terken Hatun Karahanlı ailesindendi. O zamanlar Bağdad’ta din, dil kavim ayrımı yapılmaksızın birçok dinden, kavimden ve inançtan bilim adamları felsefe ve bilimsel çalışmalar yapıp tercüme faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Kaşgarlı Mahmut, 1072’de başladığı Divanü Lûgat-it-Türk adlı sözlüğünü 10 Şubat 1074 tarihinde bitirerek; mevcut kaynaklara göre Abbasi halifesi El-Muktedî Biemrillah’ın oğlu Ebu’l-Kasım Abdullah’a sunmuştur. Ayrıca, 1074’de çizdiği Dünya haritasını da bu sözlüğe eklemiştir. Kaşgarlı, Dünya haritasında Türkmenlerin yaşadıkları yerlerden Kürtlerin yaşadıkları yerlere dek birçok belirlemelerde bulunmuştur. Aryen halkların bulundukları yöreler de bu haritada belirtilmiştir. Bulunulan yeri genel olarak arz (yer, yurt) sözüyle ifade eden Kaşgarlı, Kürtlerin yaşadığı yerleri “Arz’el-Ekrad” (Kürtlerin ülkesi ) diye belirtmiştir. Bununla birlikte, Oğuz boylarının yerleşim yerleri de anlaşılır bir şekilde gösterilmiştir. Bu haritada mevcut olan yer adlarından bir kısmı şunlardır: Arz-ı Horasan, Arz-ı Yemen, Arz-ı Adarbadgan, Arz-ı Şam, Arz’el-Deylem, Arz’el-Irakeyn; Bilad-ı Fars, Bilad-ı Kirman, Bilad-ı Huristan; Peçenak, Kayı, Kıpçak, Yecuc Mecuc, Sedd-i Zulkarneyn, Bulgar, Harzem, Kaşgar ve Balasağun. Memleketi Balasağun’u haritasının merkezine yerleştirmiş. Kaşgarlı Mahmut, günümüze ulaşan adı geçen sözlüğünü yazdığı zaman ayrıldığı coğrafyada Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eseri yazıyordu. Divanü Lûgat-it- Türk adlı kitap Diyarbekirli kitapsever/ aydın ve aynı zamanda Osmanlı Vilayat-ı Şarkiyyesi (1918) adlı kitabın yazarı olan Ali Emiri Efendi (1857-1924) tarafından bulunup yayımlatılmıştır. Ali Emiri Efendi, Kaşgarlı’nın adı geçen sözlüğünün mevcut tek el yazmasını 15 bini aşkın matbu ve el yazması kitaplarıyla birlikte, Fatih Feyzullah Efendi Medresesi’ne bağışlamıştır. Bu medreseyi kütüphaneye dönüştüren Ali Emiri Efendi, tüm ısrarlara karşın kendi adının bu kütüphaneye verilmesini kabul etmemiş ve Millet Kütüphanesi olmasını rica etmiştir. Bu nedenle, Kaşgarlı Mahmut’un söz konusu sözlüğünün dünyada mevcut olan tek el yazması Millet Kütüphanesi’ndedir. Buna karşın, daha önceleri bu kitabı görüp bahsedenlar olmuştur. Bunlardan biri de Kâtip Çelebi’dir. Osmanlı tarihinin en ünlü aydınlarından olan Kâtip Çelebi, bibliyografik bir çalışma olan ünlü Keşf’ül- Zünun adlı kitabının 250. sayfasında Mahmud bin El-Hüseyin bin Muhammed’in Divanü Lûgat-it-Türk adlı eserinden söz etmektedir. Kaşgarlı’nın adı geçen sözlük çalışmasından ayrı olarak Kitabu Cevahirü’n Nahv fi Lûgati’t Türk adlı bir başka kitabının olduğu belirlenmektedir. Fakat, adı geçen kitap henüz bulunamamıştır. Kaşgarlı, 1080 yılında Bağdad’tan ayrılıp Kaşgar’a dönmüştür. 1105 yılında 97 yaşında vefat etmiş; Kaşgar yakınlarındaki Opal köyünde toprağa verilmiştir. UNESCO 2008 yılını Kaşgarlı’nın 1000. Doğum yılı olması nedeniyle Kaşgarlı Mahmud’u anma yılı olarak ilan etmişti. 1920’li yıllarda V. Barthold’la birlikte Saint Petersburg (o zamanlar adı Leningrad olarak değiştirilmişti) Doğu Dilleri Enstitüsü’nde öğretim üyesi olan ve ünlü Türkolog Radlof’un önde gelen öğrencilerinden Türkolog Prof.Dr. Aleksandr Nikolayeviç Samoyloviç (1880-1938), Kaşgarlı Mahmud’u “XI.yüzyılın Radloff’u” olarak tanıtmaktadır. Radlof, Alman asıllı Rus doğu bilimci idi. Almanca özgün adıyla Wilhelm Radloff ve Rusça adıyla Vasili Vasilyeviç Radlof (1837-1918), dünya ölçeğinde Türkolojinin duayeni sayılıyordu.
Kaşgar kenti içinde Türki topluluklar; köylerinde ise Aryen topluluklar mevcuttu. Aryen topluluklarından ise en yoğun olarak Soğdlar yer alıyordu. Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lûgat-it-Türk’te Soğdların önemli ölçüde Türkleştiklerinden söz etmektedir. Divan’ın 1. Cilt 471. sayfasında Soğdlarla ilgili şu açıklamada bulunmaktadır : “Balasağuna gelip yerleşmiş olan bir ulustur. (…) Buhara ile Semerkand arasındadır. Bunlar Türk kılığını almışlar, Türk huyu ile huylanmışlardır.” Yine aynı cildin 30. sayfasında “Balasagunlular Soğdca ve Türkçe kullanırlar” demektedir. “Talas ve Beyza şehirlerinin halkı dahi böyledir.” Kaşgarlı, Balasaguna varıncaya dek tüm Argu şehirleri halkının dillerinin çapraşık olduğunu belirtmektedir. Bu yörelerde ve sonraları genel olarak Türkistan diye de belirlenen coğrafyada farklı kavimlerin bulunduğu ve farklı dillerin konuşulduğu sonucuna varılmaktadır. Kaşgarlı adı geçen sözlüğünde Türklerle Oğuzları ayırmaktadır. Örneğin, bu sözlüğün 1.cildinin 31.sayfasında Öz Türklerin dilinde D harfi Oğuzların dilinde T olmaktadır diyor. Bu gibi örneklemeler takibeden sayfalarda giderek fazlalaşıyor. XX. yüzyılın ünlü Alman doğu bilimcisi Ord. Prof. Dr. Carl Brokelmann (1868-1956), Divanü Lûgat-it-Türk’deki sözlerin bir fihristini hazırlamıştı. Divanü Lûgat-it-Türk’ün mevcut olan yazması İran’ın Save kasabasından olan ve sonraları Şam’a yerleşen Muhammed bin Ebubekr bin Ebu’l-fethü’s-Sâvî tarafından 1 Ağustos 1266’da kopye edilmiştir. Adı geçen kimse, bir de önsöz ekleyerek, Kaşgarlı’nın kendi el yazmasından istinsah ettiğini (bir suretini çıkardığını) açıklamıştır. Yazım hatalarının yoğunluğunun nedeni bu kimsenin Türkçeyi bilmemesine bağlanmaktadır. Öyle ki, adı geçen kişinin Arapçayı da çok iyi bilmediği sonucuna varılmaktadır. Alman doğu bilimci Martin Hartmann da Kaşgarlı üzerine makale kaleme almıştır. Ayrıca, 1982’de Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Türkolog Robert Dankoff ile James Kelly, Kaşgarlı’nın “Divan”ını İngilizceye çevirdiler. İranlı Prof. Dr. Hüseyin Düzgün, Kaşgarlı’nın sözlüğünü 2004 yılında Farsçaya tercüme etmiştir.Bu yöndeki çabalar günümüze dek devam etti. Birçok kimse Kaşgarlı Mahmut hakkında makaleler yazdılar. Benim büyük ölçüde yararlandığım, TDK’nca yayımlanan Besim Atalay (1882-1965) tarafından yapılan çeviridir. Sonuç olarak Kaşgarlı Mahmut, yalnız bir filolog, etnograf ve kartograf değil aynı zamanda tasavvufi düşüncelere, Müslümanlığın on iki imam akidelerine ve dinler arası diyaloğa büyük değer veren bir erendir. Bu bağlamda, onun hümanist, ehl-i beytçi ve on iki imamcı yönü görmezlikten gelinemez. Kaşgarlı’nın Arapça olarak yazmış olduğu Türkçe sözlüğünün tıpkısını kaleme aldıklarını söyleyenlerin bu kitabın özgünlüğüne ne denli sadık kaldıkları her zaman tartışma konusu olmuştur. Evrensel kültüre büyük katkılarda bulunan yeryüzünün tüm bilginleri gibi Kaşgarlı’ya da minnet borçluyuz.