Kitaplar ve Kütüphaneler

         Her yıl Mart ayının son pazartesi günü ile başlayan haftayı Kütüphaneler Haftası olarak kutlamaktayız. .Bu hafta boyunca kitapların, kütüphanelerin değeri çeşitli etkinliklerle yinelenir. Fakat, her yinelenişten sonra kitap okuma düzeyinde kayda değer bir gelişme sağlanamaz. Günübirlik gerilimler, gereksiz alışkanlıklar, yanlış uygulamalar da bunda ön ayak olur. Bu nedenledir ki, toplumumuz en az okuyan toplumlardan biridir.

          İnsanlık tarihi boyunca kitaba verilen önem güzel sözlerde, atasözlerinde belirtilmiştir. Bu cümleden olarak bir Çin Ata sözünde: “Kitapsız büyüyen çocuk susuz yetişen ağaca benzer” denmektedir. Ünlü Amerikalı yazar John Kendrick Bangs: “Bir kütüphaneye sahip olan kişi, Allah’tan başka ne isteyebilir” diyerek bu konudaki duyarlılığını göstermektedir. “Kitaplar hiç solmayacak bitkilerdir” diyen Robert Herrick’in yanısıra; Amerikalı doktor, şair, yazar Oliver Wendell Holmes ise “Okunan bir kitap, insan zekâsını genişletir” kanısındadır. Amerikalı aydın ve general William Whipple ise “Kitaplar zaman okyanusu üzerinde kurulan deniz fenerleridir” sözüyle ünlüdür.  Victor Hugo’nun şu görüşüne katılmamak elde değil: “Bir halkın büyüklüğü  nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli insanların sayısı ile belli olur.” Bunun da yolu hiç kuşkusuz kültürel gelişmişlikten geçmektedir. Shakespeare, “Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük bir krallıktır” sözüyle kitap sevgisini ifade etmektedir. Ünlü Yunan filozofu Platon’un “İyi kitaplar babalarını ebedileştiren çocuklardır” derken, bir başka Yunan filozofu olan Euripides “Gençliğinde kültür sahibi olmayan maziyi kaybeder, istikbal için de ölmüş demektir” sözüyle insanların kültürel olgunluklarının önemine vurgu yapmaktadır.

          Kitaplar için neler söylense de azdır. Görmeyen göze ışık, açılmayan ağza dil veren onlardır. İnsan beyninin susadığı tek şey onlardır. Çağlar geçse de değerine değer katan onlardır. Ve yine onlardır bize insan gibi yaşamayı, her şeyin ardı sıra gözü kapalı gitmemeyi öğreten..

          Kitap okumak da bir tutku ve alışkanlık işidir. Bu alışkanlık ve tutku insana en büyük mutluluğu verir. Yine insan yaşadığı sürece en çok kitaplarla dost olabilir. Bu dostluk,aynı zamanda bir gereksinmenin ürünüdür. Bana kalırsa,  bir insan sigara, alkol, kumar gibi iyi sonuçlara götürmeyen alışkanlıkların yerine kitap okuma alışkanlığını edinmelidir. Öyle ki, insanların kültür düzeyleri onların tuttukları takımlardan, beğendikleri artist ya da aktrislerden, yaptıkları mücevher koleksiyonlarından çok okudukları kitaplarla ölçülür. Okumayan, gezmeyen, kültürel gelişim süreçlerinden soyutlanan; iş yerinden eve, evden iş yerine  tekdüze bir hayatı sürdürenlerin durumları ne acı!.. Bu bakımdandır ki, ünlü İngiliz devlet adamı Sir Winston Churchill: “Bir insanın kültür düzeyini öğrenmek istiyorsanız boş zamanlarında ne yaptığını sorunuz ” demektedir.

        Hiç kuşkusuz bu denli değer taşıyan uygarlık ürünü sayılan kitaplar  Kütüphanelerde korunmaktadır. Kütüphaneler, birer kitap evleridir; tarihin en önemli kültür merkezleridir. Bu kültür merkezleri İlk Çağdan bu yana bilinmektedir. Söz gelimi, İÖ. 3. bin yılda bir Babil kenti olan Nippur’da kil tabletlere yazılanlar, bir tapınakta arşivlenmiştir. Asur kralı Asurbanipal İÖ.626 yılında Niniva kentinde büyük bir kütüphane oluşturmuştu. Bu kütüphanede  ilahiler, edebi metinler, sihirsel birçok eser bulunmuştur. Bu kütüphane hicri 185 yılında Koyuncuk harabelerinde İngiliz arkeolog Sir Austen Henry Layard tarafından bulunmuştur. Layard, daha sonraları birçok kez bakanlık görevlerini ifa etmiştir. 1852-1854 yılları arasında İngiliz konsolosu, kral Sargon tarafından inşa edilen bu levhalardan birkaçını Londra Müzesi’ne götürmüştür. Levhalardan her biri, beş yüz sahifelik ve beş yüz ciltten oluşuyordu.

          Tarihte Mısır firavunlarının da oldukça büyük kütüphaneleri vardı. Bu kütüphanelerdeki eserlerden günümüze kalan olmamıştır; sadece İÖ. 1500’lerde yazılan Pirus Papirüsünden bazı parçalar kalmıştır. Son zamanlarda bir kısım papirüs parçalarının bulunduğu açıklanmaktadır. Ayrıca, Hintlilerin Veda’sı, Zedüştilerin Zend-Avesta’sı, Çinlilerin Kıng’ı, Yahudilerin Talmut’u gibi dini kitaplar çok eski çağlardan günümüze intikal eden eserler arasında yer almaktadırlar ki, bunlar II. Firavun Menes’ten önceki dönemlere karşılıktır. Firavunlara gelince, bunlar da bilim ile uğraşmayı severlerdi ve bunların dönemlerinde de şairler ilgi görmekteydiler.

          İslam Dünyasında Abbasiler zamanında Bağdat Kütüphanesi, Mısır’da Fatımiler Kütüphanesi en ünlü kütüphanelerden sayılıyorlardı. Bunlardan, bilhassa Fatımi Kütüphanesinin iyi bir tasnif sistemi vardı ve yüz binlerce eserle doluydu. Bunların yanı sıra Endülüs’te Emevilerin de kütüphaneleri bulunuyordu. Moğollar Bağdat’ı istilâ ettiklerinde Bağdat Kütüphanesi tahrip edildi.

          Eski Yunanda ise ilk kütüphaneler İÖ.4.yy.’da tapınaklarda ve felsefe okullarında oluşturulan kitap depolarıydı. Bergama – o zamanki adıyla Pergamon – kralı Attalos da takriben Hz.Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinden 893 yıl önce büyük bir kütüphane oluşturmuştu.O zamanlar kitaplar papirüslere yazılıyordu; papirüsler de yalnızca Mısır’dan çıkarılıyordu. Bergamalılar bunun yerine koyun derisini kâğıt gibi ince parçalar halinde keserek parşömen denilen Bergama kâğıdını buldular. Kral Attalos ölünce bu kütüphanede ikiyüz bin cilt kitap bulunuyordu.

          Romalıların ilk genel kütüphaneleri İÖ.167 yılında Makedonya’dan getirdikleri kitaplardan oluşuyordu. 133’de Bergama’dan, 86’da ise Atina’dan kitapların tümüne yakını Roma’ya nakledildi. Ayrıca, imparator Konstantin tarafından 355 yılında Bizans’ta da zengin bir kütüphane oluşturuldu. Eski İran’da İstahr Kalesi’nde Zerdüşt’ün kitaplarına ve Zerdüştiliğe dair kitaplardan oluşan bir kütüphane bulunmuştur.

          Selahattin Eyyubi Mısır’ı zapt ettiği zaman Fatımi Kütüphanesinde iki milyon cilt dolayında  kitap bulunuyordu. Alemut Kalesi’nde İsmaililerin hükümdarı Hasan Sabbah’ın kütüphanesi, Gazneli Mahmut’un kütüphanesi, Moğol hükümdarı Olcayto’nun Kütüphanesi, Merv’deki Şahican kütüphaneleri, Kermanşah Kütüphanesi, Selçukluların kütüphaneleri ünlü kütüphanelerdendi.

          Eski Çinde meydana gelen olayları kaydetme köklü bir gelenekti. Bu amaçla devlete ait merkezi kütüphaneler inşa edilmişti. Öyle ki, Türk tarihine ilişkin bilinen ilk belgeler Çin kaynaklarında bulunmuştur. Çinlilerden esinlenerek, Türklerde bilinen ilk kütüphaneleri Uygurlar kurmuşlardır. Karahoça ve Turfan kazılarında yazılı kaynaklara, kitabelere rastlanmıştır. Moğol hükümdarı Hülagü’nün Meraga’da Nasreddin-i Tusi adına inşa ettirdiği Meraga Kütüphanesinde  bir iddiaya göre dört yüz bin kadar eser bulunuyordu. Nizam’ül-Mülk’ün Bağdat ve Nişapur’daki kitaplıklarındaki bir kısım yazma kaynaklar  günümüze dek kalmıştır. Turfan ve Karahoça belgeleri Türk tarihinin şaheserleri olarak kabul görmektedir.

          Haçlı Seferleri sırasında Trablus Şam Kütüphanesinde bulunan yaklaşık üç milyon cilt eserin yandığı kimi kaynaklarca öne sürülmektedir. Yavuz Selim zamanında Vehhabîler – günümüz Suudi yönetiminin mezhebi –  Mekke’yi işgal ettikleri zaman kütüphanedeki tüm kitapları sokaklara attılar. Sahih-i Buhari ve Müslim’in hadisleri ile fıkıhları, edebiyat ve fen’e dair eserler sokaklarda istiflenerek ateşe verilip yakıldı.  O arada, Fas kralı Yakup da hadislerden başka kitapları yaktırmıştı.

          Dünyanın en ünlü kütüphanelerinden biri de İskenderiye Kütüphanesi idi. Ptolemaus Sotir tarafından  inşa ettirilen ve oğlu Ptolemaus  Filadelf zamanında tamamlanan bu kütüphane başlıca iki ayrı mahallede bulunuyordu. İS.47 yılında burada dokuzyüz bin cilt eser bulunduğu öne sürülmektedir. Ünlü İslam bilginleri İbn Haldun ve Kâtip Çelebi İskenderiye Kütüphanesinin Hz. Ömer’in İskenderiye’yi fethi sırasında yakıldığını belirtmektedirler. Tarihteki bu olay  daha sonraları kimin yaktığına ilişkin tartışmalara yol açmıştır. Ayrıca, Arap istilaları sırasında İran’da, Kafkasya’da, Azerbaycan’da Yakın Doğu uygarlıklarına ait eski kaynakların yakıldığı da genel olarak kaynaklarca belirtilmektedir. Bu cümleden olarak Yakın Doğunun eski dinlerinden olan Zerdüştiliğe dair eserlerin ve kutsal metinlerin büyük ölçüde yakıldığı kaynaklarca aktarılmaktadır.

          Yapılan bu tür uygulamaların İslam dininin temel ilkesi olan oku (ikra) emrine de aykırı düştüğü anlaşılmaktadır. Şemseddin Şehrizuri “Tevarih’ül- hükema”sında İran uygarlığı hakkında bilgi verirken Dahhak tarafından on iki burca oranla on iki kasrı ihtiva eden bir şehrin yaptırıldığını, bilginler ve kitapların burada toplandığını, buranın (İstansir kalesi), İskender’in fethi esnasında Zerdüştiliğe ve Medlerin tarih ve folkloruna dair eserlerle birlikte talan edildiğini iddia etmektedirler.

          Yakın Doğu’nun  kültürel etkinlikler açısından önde gelen topluluklarından biri de Süryaniler idi. Bunların çok ünlü kütüphaneleri vardı. Özellikle zengin Huneyn ailesinin kütüphaneleri kendi çağlarında bilginlerin merkezi idi.

          Bugün dünyanın en ünlü kütüphaneleri arasında Fransa’nın “Bibliothèque nationale”,  İngilizlerin “British Museum Library” kütüphanelerinin yanı sıra Roma Kütüphanesi, Berlin Milli Kütüphanesi, Oxford ve Harward kütüphaneleri, Kembriç Kütüphanesi, Moskova Kütüphanesi  önde gelen kütüphanelerdendir. Bizde, İstanbul’daki Başbakanlık Arşivi, Beyazıt kütüphanesi; Ankara’da Milli Kütüphane, İzmir’de Milli Kütüphane (bir vakfa ait), İstanbul Topkapı Arşivi, Ankara İl Halk Kütüphanesi gibi ünlü kütüphaneler bulunmaktadır. Bunlara DTCF , ODTÜ, Bilkent, TDK ile TTK kütüphaneleri başta olmak üzere üniversitelerimizin ve  çeşitli resmi kurumların kitaplıkları bulunmaktadır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı kütüp-haneleri de   içinde izne tabi olan arşivleri  de barındırmaktadır. Çankaya Köşkü’ndeki arşivle birlikte Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün Kuyud-u Kadime servisinde Osmanlı devletine ait tapu tahrir defterleri bulunmaktadır.

          1925 yılında Maarif Vekâleti Hars Dairesi Müdürü Hamit Zübeyr Koşay kütüphanelerle ilgili bir rapor hazırladı. 1934 yılında çıkarılan ve 2527 sayılı yasa ile Türkiye’de basılan her kitaptan beş nüshanın Ankara İl Halk Kütüphanesi’ne, Istanbul’da Beyazıt  Devlet Kütüphanesi’ne, İzmir Milli Kütüphanesi’ne ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ne bırakılması hükmü getirildi. 1976 yılında çıkarılan bir yasayla bu kütüphaneler arasına TBMM Kütüphanesi de katıldı. Başlıca büyük kütüphanemiz sayılan Ankara Milli Kütüphane’si Adnan Ötüken’in çabalarıyla 16 Ağustos 1948’de kuruldu. Devletin özel olarak yaptırdığı Kütüphaneler 1987 yılında 72’ye vardı. 1980’lerin sonlarına doğru kütüphanelerimizin sayısı 812’yi bulmuştu. Bunlar arasında illerde il halk kütüphaneleri ile bir kısım ilçelerdeki halk kütüphaneleri de bunlar arasındadır. Yine 1980’lerin sonlarına doğru kütüphanelerimizdeki kitap sayısı altı buçuk milyon kadardı.

 Bilal  Aksoy               

Mart 1991 / Ankara